1990’da 32 sayılı karar olarak bilinen Türk Parasını Koruma Hakkındaki Karar’da yapılan değişikliklerle, Türkiye’de yerleşik kişilere sınırsız döviz bulundurma ve transfer etme gibi haklar tanındı. Bu kararların gerçek kişiler üzerinde bireysel olarak kısa süreli artıları olmuş gibi göründü. Ancak 2003-2011 yılları arasında hanehalkı; özellikle döviz kurlarında pek hareket olmamasını kanıksayarak dövize endeksli krediler kullandı. Bir para ikamesi söz konusu değildi. Hatta ulusal paranın değerinde düşüş olmaması da güven tazeliyordu. Ancak bir yerden sonra yükselen döviz kurları, ödeme sorunlarını beraberinde getirince; nihayet 2009 yılında dersimizi almış olduk ve gerçek kişilerin döviz kredi kullanım serbestiyeti kaldırıldı. Böylece belki de ileride yaşanabilecek çok büyük ekonomik ve sosyal çöküşün önüne geçilmiş oldu.
Bugün Geldiğimiz Noktada Türk Lirası’nın Ekonomide Yeri
O günden bugüne geçen süreçte ekonomik konjonktür itibariyle para ikamesini pek anmaz olmuştuk. Ancak gerek yurtiçi gerekse yurtdışı gelişmelerden kaynaklı ekonomimizde yaşanan olumsuzluklarla 2018 yılından sonra Türk Lirası’nın hızlanan değer kaybı, TL’de kalmanın cazibesini hızla eritmeye başladı. Bu dönemde gerek şirketler gerek bireylerin gelir, yatırım ve harcama kalemleri dövizleşti. Söylemler de eylemler de dövize yönelik hale geldi.
Örneğin vatandaşlar arası gayrimenkul alış-verişlerinde dahi dolar karşılıklar üzerinden pazarlıklar yapılır hale geldi. ‘Dolarize’ olduk. 2018 yılının son çeyreğinde bu durumu engellemek için yine 32 sayılı Türk Parasını Koruma Kararlarında ek önlemler alındı ki çoğu esasen haklı ve daha önceden alınması ve uygulanması gereken kurallardı. Çok basit tabirle bu kararlarda yabancı para geliri ve yabancı parayla işi olmayanların döviz kredisi kullanımları kısıtlandı
Bu süreç akabinde yabancı parayla iş yapan şirketler özelinde bu yaşananların finansal tabloları üzerinde etkilerini görmeye başladık. Özellikle yoğun olarak yabancı para kredi kullanan, yatırımlarını uzun vadeli döviz kredileri ile yapan şirketler bu süreçten etkilendi. Bu şirketler gerçekleşmiş veya henüz gerçekleşmemiş kur farkı zararlarından dolayı finansal tablolarında hem net karlılıkları hem de özvarlık değerlerinde kayıplar yaşadı. Bu durum; yatırımlarda veya işletme sermayesi ihtiyaçlarına ilave fon sağlayabilmek için başvurdukları finansal kuruluşlar nezdindeki değerlendirmelerine de olumsuz yansıdı. Yani sorun; sorunu doğurdu.
“Her şeyim dolarda” söylemi
Her şeyi dolarla düşünmeye başlayan şirketler, bu kez kulaktan dolma bilgilerle “bu kez muhasebeyi de dolarla tutmaya başlama” talebi ile gelmeye başladı. Çünkü “her şeyleri dolarlaydı. Alışları, satışları, işçilikleri bile dolar ile takip ediyorlardı. Bunun sonu kendilerince reel değerlerini göstermek için dolar muhasebesi ve dolar raporlaması yapma istekleri oldu.
Bu noktada finansal raporlamadaki adresimiz TFRS/IFRS olduğu için döviz raporlamayı hangi şirketler yapılabilir buna bakmamız gerekiyor. Bu konu TMS/IAS 21 nolu standardında açıklandığı üzere fonksiyonel (yani geçerli) para birimi, bir şirketin faaliyet gösterdiği ana ekonomik bölgenin para birimidir. Ve raporlama para birimi olarak şirketin finansal tablolarını düzenlediği para birimidir.
“Yabancı para birimi” ise, raporlama para birimi dışındaki herhangi bir para birimidir. Standarda göre faaliyette bulunduğu temel ekonomik çevre, genel olarak nakit yarattığı ve harcadığı çevredir. Geçerli para birimini tespitte mal ve hizmetlerin satış fiyatlarını, mal ve hizmetlere ilişkin işçilik, hammadde ve diğer maliyetleri en çok etkileyen para birimine bakılır. Ağırlıklı olana göre raporlama birimi belirlenir. İlgili standartta ek olarak fonlama ve tahsilatın da etkilendiği para birimini de göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilmiş durumda.
Fonksiyonel/geçerli para birimi tüm bu verilere bakılarak şirket yönetiminin karar vermesi gereken bir husustur. Ve bu karar süreci TFRS/IFRS’e göre raporlama yapılmaya başlandığı dönemde sorgulanarak alınmalıdır. ‘Her şeyinin dolar’ olduğu düşünülen bir işletmede faturaların, tahsilatların, hammaddelerin, ödemelerin, fonlamanın fiilen dolar ağırlıklı olması gerekir. Yani dolara endeksli bir hammaddeyi alırken TL fatura ve TL ödeyerek alıyorsanız bunu dolar olarak sayıp ve “fonksiyonel para birimim dolar” demek uygun değildir.
Örnek vermek gerekirse, hammadde yoğun bir işletme ithal ettiği hammaddeyi, üretip mamul haline getirdikten sonra yine ağırlıklı olarak ihraç ediyorsa ve bunu aynı ağırlıktaki para biriminde yapıyorsa bu şirketin fonksiyonel para birimi yabancı para birimi olabilir.
TL Raporlama Zorunluluk Değildir
Ülkemizde başka bir yanlış kanı ise eğer bir işletme Türkiye’de kurulu ve Türk mevzuatına tabi ise TL raporlama yapma zorunluluğunun olmasının düşünülmesidir. Türkiye’de kurulu olup da fonksiyonel para TL harici birçok şirket bulunuyor.
Hatta bunların 25 tanesi de BİST’de işlem görüyor. Muhtemelen bu yanlış algı, mevzuatlarımız gereği fonksiyonel raporlama birimi her ne olursa olsun ‘Sunum’ para biriminin TL olmasından kaynaklanıyor. Bir diğer husus ise fonksiyonel para birimini belirleme zamanı. Örneğin 2016 yılında TFRS gereği raporlamaya başlamış ve geçerli para birimini sorgulamadan TL olarak raporlamış bir işletme, 2020 yılında bu sorgulamayı yaptığında standartlara aykırı bir durum ortaya çıkıyor. Ekonomik çevresinde çok önemli bir para birimi değişikliği olmadan bir işletmenin fonksiyonel / geçerli para birimini değiştirmemesi gerekir.
Son 20 yılda tüketici fiyatları yaklaşık 18.5 katına çıktı. TL karşısında dolar 21 kat, euro da 18.5 kat güçlenmiş. 2023 yılsonu finansal tablolarda uygulanmaya başlanacak enflasyon muhasebesiyle birlikte duran varlık yatırımları yüksek olan şirketlerde karlılıkların nasıl etkileneceği öngörülemese de özvarlıkları arttıracağı kesindir. Bu uygulama, yukarıda bahsettiğim standartlardan dolayı döviz bazlı raporlama yapmak isteyen, ancak uymayan işletmelerin finansal tablolarında hiç değilse reele yakın değerler sunulmasına katkı sağlayacaktır.
Son olarak, enflasyon muhasebesinin uygulanmaya başlanmasıyla birlikte TMS/IAS 21 standardına ilginin de azalacağı kanaatindeyim.