Businessweek
Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine aboneliğiniz boyunca tam erişim sağlayabilirsiniz. Abone Ol

Ekonomi

Eskimeyen Maaş Aranıyor…
Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen yazdı;
  • 16 Şubat 2024 17:10
  • Açıl Sezen
Eskimeyen Maaş Aranıyor…

Temmuz-Aralık döneminde tüketici enflasyonu yüzde 36 idi.


Asgari ücret son yapılan yüzde 49,2’lik artışla birlikte 17 bin liraya çıktı.


Özel sektörde de şirketlerin önemli bir bölümü ücret artışlarını kabaca asgari ücret civarında yaptı.


Elbette sektörüne veya şirketin durumuna göre üzerine çıkanlar ya da altında kalanlar var.


Ocak ayı enflasyonu yüzde 6,7 oldu.


Demek ki, Temmuz-Aralık dönemindeki enflasyonun üzerine refah payı olarak verilen 13 puanın yarısı, bir aylık enflasyon ile eridi, gitti.


Son dört zam döneminden bu yana döngü değişmiyor.


Emekçi, refah payını ya da enflasyon farkını aldığının ilk iki ayını mutlu geçiriyor.


Sonrasında ise ücret artışlarının fiyatlara yansıtılmasıyla birlikte enflasyon ısırmaya başlıyor.


Maaş üçüncü aya kalmadan eskimiş oluyor.


Göz hemen yeni gelecek enflasyon düzeltmesine ya da ara zamma dikiliyor.


Nasıl dikilmesin?


Açlık sınırı 15 bin liraya, yoksulluk sınırı neredeyse 50 bin liraya çıkmış.


Yani ne kadar ücret artışı olursa olsun, emekçi mutlu değil, mutsuz.


Asgari ücretin işverene maliyeti ise 23 bin 500 lira.


Rakam böyle olmakla birlikte, Türkiye’de üretimde çalışanların önemli bir bölümünün işverene giydirilmiş maliyeti bunun çok üzerinde.


Örneğin son altı ayda üç kez gittiğim Gaziantep’te sanayiciler şehirde asgari ücretli çalışanın neredeyse kalmadığını belirtiyor.


Hatta katma değerli sektörlerde giydirilmiş emek maliyetinin bin 200 dolarlar civarında olduğunu belirtiyorlar.


Sendikalı sektörlerde ücret artışları da bu oranların çok üzerinde gerçekleşiyor.


Mesela Metal Sanayi’nde yıllık yüzde 157,4, Hizmet-İş’te yüzde 166 gibi bir ücret artışından söz ediyoruz.


Örneğin inşaat gibi normalde girdi yoğun olan bir sektörde, emeğin toplam maliyetler arasındaki payının yüzde 10’ların üzerine geldiğini görüyoruz.


İşçilik maliyeti yükselen, enerjiden diğer kalemlere kadar tüm üretim maliyetleri artan üreticiler de bu durumdan mutlu değil.


Hemen her gün farklı bir sanayici dostumdan benzer şeyleri duyuyorum; “Üretmenin bir anlamı kalmadı. Bu kadar uğraşıp, bu kadar insanın sorumluluğunu alıp sürekli enflasyonun altında kalan bir marjla çalışmanın anlamı yok ki. Satıp parayı kullanmak çok daha avantajlı.”


Bu tür dönemlerde böyle serzeniş ve vazgeçişleri duymak doğaldır, alışığız.


Önceki dönemlerde de olur, hayat hızlı normalleştiği için herkes işinde kalırdı.


Ama sürekli ve düzelmeyen enflasyonist ortam bu dönemi öncekilere göre ayrıştırıyor.


Alıcısını bulabilen anında bırakıp gidiyor.


Gerçekten kapatıp gideni de, işini yurtdışına taşıyanı da, satıp kaçanı da var şu anda.


Emek emek biriktirilmiş sermayenin, iş birikiminin bu şekilde yok oluşuna şahitlik etmek çok acı.


Yani işveren de mutlu değil.


Devlet ise patlamış olan enflasyonun yarattığı tahribatı kompanse edebilmek adına verdiği destekleri sürekli olarak artırmak zorunda kalıyor.


İşverene sağlanan asgari ücret desteği 700 liraya çıkarılırken, ücretlerin asgari ücrete kadar olan kısmını vergiden muaf hale getiriyor.


Tüm bunların bütçe üzerinde yarattığı muazzam bir maliyet var.


Dolayısıyla devlet de mutlu değil.


Kısacası, emekçiyi de işvereni de devleti de mutsuz kılan bir döngü var. Bunun temel gerekçesini enflasyon oluşturuyor.


Fiyat istikrarının birincil önemde olması bundan.


Yani döngüyü kırabilmenin ilk koşulu enflasyonu düşürecek hamleyi yapabilmek.


Çünkü enflasyonun düşüşü bize ufku daha rahat görmeyi ve orta vadeli plan yapabilmeyi sağlayacak.


Ancak tek gereklilik bu değil.


Enflasyonu en iyi ihtimalle gelecek üç yıl içinde tek haneye düşürdüğümüzde bile sorun çözülmüş olmayacak.


Çünkü Türkiye’nin kalkınmayı gerçek anlamada sağlayabilmesi için verimlilik esasına göre hareket edebilecek bir ekonomik yapıya kavuşması gerek.


Ülkenin toplam faktör verimliliğini yükseltebilecek, harcadığı ile elde ettiği arasındaki dengeyi lehte artırabilecek bir ekonomi yapılanmasına ihtiyacı var.


Kilogram başına ihracatın artırılmasından tutun, katma değerli ürünlerin öncelenmesine, iş gücünün teknolojik gelişimler dikkat alınacak şekilde yetkinliklere kavuşturulmasına, arkadan gelen gençlerin doğru yetkinlikler ile donatılmış şekilde eğitim hayatını tamamlamasına kadar.


Yapacak çok işimiz var. Ama önce eskimeyen maaş yapmamız lazım.


Dergi Erişimi
Dergi içeriklerini okumak için Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine abone olmanız gerekmektedir.Abone değilseniz abonelik satın alarak tüm dergi içeriklerine sınırsız erişim sağlayabilirsiniz
Abone Ol
Teknolojide İşten Çıkarma Furyası
Teknolojide İşten Çıkarma Furyası
Bu yıl yaşanan önemli işten çıkarmalar bir endüstri tabusunun nasıl yıkıldığını gösteriyor.
Makinenin Arkasındaki Adam
Makinenin Arkasındaki Adam
OpenAI COO’su Brad Lightcap’ın görevi şirketi Silikon Vadisi’nin bir sonraki teknoloji devine dönüştürmek.
Halka Arzı “Yetiştirmenin” Yolları Var
Halka Arzı “Yetiştirmenin” Yolları Var
Halka arz sürecinde zaman kaybetmek enflasyonist ortamda ilave maliyetlere neden olabilir
Ticaretin Suyunun Suyu Eskisi Kadar Tat Vermiyor
Ticaretin Suyunun Suyu Eskisi Kadar Tat Vermiyor
1838 Baltalimanı Ticaret Anlaşması’ndan Gümrük Birliği güncellenme meselesine…
Birlikte Olamayacak Kadar Uzak, Tamamen Kopamayacak Kadar Yakın
Birlikte Olamayacak Kadar Uzak, Tamamen Kopamayacak Kadar Yakın
Gümrük Birliği güncellemesi, AB’ye girmesi beklenmeyen Türkiye’nin tamamen kopmasını engellemeyi hedefliyor. Üstelik yeni bir kazanım olmadan!
Büyük İkilem..
Büyük İkilem..
Yıllar yılı devam eden tartışma bir kez daha gündemde. TL’nin değeri ne olmalı? Değerli TL’ye karşı olan ihracatçıların argümanı, yıllardır değişmiyor; rekabet avantajı. Ancak ekonomi yönetimi kurun neden değersiz olmaması gerektiğini bu kez farklı bir hesaba dayandırıyor. Türkiye’nin yurtdışı varlıkları ile yurtdışı yükümlülükleri arasındaki fark yaklaşık 270 milyar dolar. Bu bilançoda TL’deki her değer kaybının ülkeyi çok daha ağır bir maliyetin altına soktuğunu savunuyor.
Fakir Ülkeler İş, Zengin Ülkeler İşçi Arayışında
Fakir Ülkeler İş, Zengin Ülkeler İşçi Arayışında
Dünya nüfusu her geçen gün giderek artıyor. Ancak nüfus artışı her ülkede ya da her kıtada aynı oranda değil. Bazı ülkeler gelecek yıllarda sahip oldukları genç nüfusla birlikte ciddi avantajlara sahip olacakken, bazı ülkeler daha şimdiden belli sektörlerde çalıştıracak işgücü sıkıntısı çekmeye başladı bile. Peki dünya nüfusunda yaşlılık sorunu hangi ülkelerde ne boyutta ve hükümetler yaşlı nüfus sorununa yönelik hangi politikaları devreye almayı planlıyor?
Konutta Dert Aynı, Reçeteler Farklı
Konutta Dert Aynı, Reçeteler Farklı
Salgın ile başlayan, yüksek enflasyon ve göç sorunu ile zirve yapan konut sorunu; birçok ülkede barınma krizine dönüşmüş durumda. Yüksek enflasyon ortamında tüm ülkeler hanehalkına “başını sokacak bir dam” sağlama derdinde..
İki Dev Aynı Gün Resesyona Girdi
İki Dev Aynı Gün Resesyona Girdi
Yumuşak iniş mi sert iniş mi tartışmaları sürerken, dünyanın beş büyük ekonomisinden ikisi; Japonya ve İngiltere aynı gün resesyona girdi
İhracatı Artırmanın Yolu Katma Değerden Geçiyor
İhracatı Artırmanın Yolu Katma Değerden Geçiyor
İhracatçılar ile ekonomi yönetimini sürekli karşı karşıya getiren konuların başında TL’nin değeri geliyor. İhracatçılar satışlarını artırmak için zayıf TL isterken, ekonomi yönetimi borçluluk ve enflasyon üzerindeki olumsuz etkilerinden dolayı zayıf TL’ye karşı. Sorunun kalıcı çözümü ise katma değerli üretimi artırmakta.
Bankalardan 2024’e Umutlu Başlangıç
Bankalardan 2024’e Umutlu Başlangıç
Bankalar için zorlu geçen 2023 yılın ardından 2024 yılı daha umutlu başladı. Normalleşme adımlarıyla birlikte kredi makasının pozitife dönmesi ve operasyonel marjlardaki düzelmenin bankaların sürdürülebilir kârlılığa geçişini desteklemesi bekleniyor.
Tekstilde Tası Tarağı Toplayan Mısır’a Göçüyor
Tekstilde Tası Tarağı Toplayan Mısır’a Göçüyor
Son yıllarda hızla artan üretim maliyetleri tekstil sektörünü zorluyor. Şirketlerin bulduğu çözüm ise üretimi yurt dışına kaydırmak. Burada da üretim maliyetleri Türkiye’nin üçte biri seviyesindeki Mısır öne çıkıyor.
Yatırımcı Kâr Arayışında Borsaya Uğrayacak mı?
Yatırımcı Kâr Arayışında Borsaya Uğrayacak mı?
Son üç ayda borsadaki yatırımcı sayısı 1,5 milyon azaldı. Kripto piyasasındaki ETF beklentileri ile mevduat faizlerindeki yükseliş bu çıkışı desteklerken, SPK’nın yeni halka arzlara onay vermesiyle ibre yeniden borsaya dönebilir