Geçtiğimiz hafta tanıtılan Çin merkezli yapay zekâ asistanı DeepSeek, teknoloji dünyasında büyük bir yankı uyandırdı. Uygulama, kısa sürede ABD'nin Apple App Store'unda en çok indirilen ücretsiz uygulama haline gelerek, Silikon Vadisi'nde ve küresel piyasalarda sarsıcı etkiler yarattı. Öyle ki, bu gelişme NVIDIA gibi teknoloji devlerinin hisse değerlerinde önemli düşüşlere neden oldu.
DeepSeek ne yapıyor?
DeepSeek'in başarısının ardında, şirketin geliştirdiği R1 modeli bulunuyor. Bu model, OpenAI'nin ChatGPT o1 modeliyle rekabet edebilecek düzeyde olup, çok daha düşük maliyetlerle üretilmiş durumda. Yaklaşık 5,6 milyon dolarlık bir bütçe ve sınırlı sayıda özel bilgisayar çipi kullanılarak geliştirilen R1, yapay zekâ alanında maliyet etkinliğinin mümkün olduğunu gösterdi. Hatta bu konuda OpenAI kurucusu Sam Altman bile attığı bir tweet ile bu rekabeti kabul etmiş görünüyor.
Uygulamanın ücretsiz ve açık kaynaklı olması, geniş bir kullanıcı kitlesine hızla ulaşmasını sağladı. Ancak, DeepSeek'in bazı konulardaki yanıtları, özellikle insan hakları ve Tayvan gibi hassas meselelerde, Çin Komünist Partisi'nin resmi söylemleriyle uyumlu olup, bu durum uygulamanın tarafsızlığı konusunda soru işaretleri doğurdu.
ABD ve Çin arasındaki yapay zekâ rekabeti
DeepSeek'in yükselişi, ABD ve Çin arasındaki yapay zekâ rekabetinin ne denli yoğunlaştığını bir kez daha gözler önüne serdi. Her iki ülke de yapay zekâ teknolojilerinde liderlik için büyük yatırımlar yapıyor. ABD, Google, Microsoft ve OpenAI gibi şirketlerle ön planda yer alırken, Çin ise Baidu, Alibaba ve Tencent gibi devlerle bu yarışta iddialı bir konuma gelmeye çalışıyor.
Bu rekabet, sadece teknolojik üstünlük sağlama çabasının ötesine geçerek, ekonomik ve jeopolitik dengeleri de etkiliyor. Özellikle yapay zekâ alanındaki ilerlemeler, ülkelerin ekonomik büyüme, ulusal güvenlik ve uluslararası nüfuzları üzerinde belirleyici bir rol oynuyor. Bu noktada özellikle Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine çok önemli bir mesaj olduğunu düşünüyorum.
Diğer ülkeler için fırsatlar ve riskler
ABD ve Çin arasındaki bu yoğun rekabet, diğer ülkeler için hem fırsatlar hem de riskler barındırıyor. Orta Doğu ve Avrupa ülkeleri, bu iki güç arasında sıkışmış gibi görünse de, aslında yenilikçi ve girişimci hamlelerle kendi pozisyonlarını güçlendirebilir. Nitelikli insan kaynağına yatırım yaparak ve katma değerli teknoloji ürün ve hizmetleri geliştirerek, küresel arenada söz sahibi olabilirler.
Özellikle gelişmekte olan ülkeler için yapay zekâ, ekonomik sıçrama yapma potansiyeli sunuyor. Ancak, bu teknolojilerin etik kullanımı, veri güvenliği ve tarafsızlık gibi konularda dikkatli olunması gerekiyor. Aksi takdirde, teknolojik bağımlılık ve dijital sömürgecilik gibi risklerle karşı karşıya kalabilirler.
DeepSeek'in hızlı yükselişi ve bir anda küresel ekonomiyi sarsması, yapay zekâ alanındaki rekabetin ne denli dinamik ve öngörülemez olduğunu gösteriyor. Bu gelişmeler, sadece ABD ve Çin'i değil, tüm dünyayı etkileyen sonuçlar doğuruyor. Diğer ülkeler, bu rekabetin dışında kalmamak için stratejik adımlar atmalı, yenilikçi politikalar geliştirmeli ve yapay zekâ alanında kendi kapasitelerini artırmalı. Unutulmamalıdır ki, teknolojik gelişmelerde geri kalmak, ekonomik ve siyasi bağımsızlığı da tehlikeye atabilir.