Dijital ekonomi, artık dünya haritasında belli merkezlerde toplanan bir zenginlik hikâyesi değil. Silikon Vadisi, Londra, Singapur gibi klasik merkezler hâlâ güçlü ama asıl heyecan artık “beklenmedik coğrafyalarda” yaşanıyor. Ada ülkeleri, küçük şehirler, turizmle anılan bölgeler... Hepsi, yeni dijital ekonominin en canlı damarlarına dönüşmek için önemli adımlar atıyor.
Bugün 45’ten fazla ülke dijital göçebeler için özel vizeler çıkarıyor. Barbados, bir yıl boyunca adada yaşayıp çalışmanıza izin veren “12-Month Welcome Stamp” programıyla bütçesine yılda 100 milyon doları aşan gelir ekliyor. Portekiz’in Madeira adasındaki küçük bir köy, Ponta do Sol, 2 bini aşkın uzaktan çalışanla aylık 5 milyon Euro’nun üzerinde bir ekonomik hacim yaratıyor.
Estonya’nın e-Residency programı ise, vatandaşlığa ihtiyaç duymadan şirket kurmayı ve vergisel katkı sağlamayı mümkün kılarak ülke bütçesine yıllık 60 milyon Euro’ya yakın bir gelir getiriyor.
Bu örneklerin ortak noktası ne biliyor musunuz? Teknolojiyi sadece bir “alet” olarak değil, ekonomik bir kültür olarak içselleştirmeleri. Yani mesele internetin olması değil, internetin bir üretim biçimine dönüşmesi.
GSMA verilerine göre mobil teknolojiler artık küresel GSYH’nin yüzde 5,4’ünü, yani 5,7 trilyon doları oluşturuyor. OECD araştırmalarıysa genişbant erişiminde her yüzde 10’luk artışın GSYH’ye ortalama yüzde 1 civarında katkı sağladığını gösteriyor.
Bu şu anlama geliyor: dijital ekonomi artık sadece bir sektör değil, ekonominin kendisi. Bu yeni ekonominin önemli noktaları, haritalarda görünmeyen yerlerde çiziliyor.
Türkiye bu dönüşümün tam ortasında diyebiliriz. Belki de kimsenin ilk anda aklına gelmeyecek bir şehir, Bodrum, bu dönüşümün Akdeniz’deki yeni ve güçlü bir adayı olmak istiyor.
Yıllarca turizmle, denizle, yazlık evlerle anılan Bodrum, bugün hızlı internet altyapısı, 5G test bölgeleri, yaratıcı endüstri potansiyeli ve küresel bağlantı yeteneğiyle lokasyon bağımsız bir dijital ekonomi şehri olma eşiğinde de diyebiliriz. Özellikle Covid sonrası beyaz yakalı tabir edebileceğimiz nitelikli toplulukların ofisten uzakta Bodrum’da çalışmaya devam ettiği bir dünyayı da yakından görme fırsatım oldu. Bir bakıma “güneşlenmek için gelenler” artık çalışmak, üretmek ve yatırım yapmak için de geliyor.
İşte bu dönüşümü en somut biçimde ortaya koyan girişimlerden biri, Digital Economy Forum – DefBodrum. 12–15 Kasım tarihlerinde 75’ten fazla ülkeden 200’ün üzerinde konuşmacı, 10 bini aşkın katılımcı ile Bodrum’da buluşacak. Forum, Bodrum’da yalnızca bir etkinlik olarak değil; dijital ekonominin kültürünü, insanını ve değer sistemini yeniden tanımlayan bir laboratuvar ortamına dönüşecek de diyebiliriz.
“Digital Economy for a Better Future” mottosuyla yola çıkan DefBodrum, Türkiye’nin “tüketen dijital ekonomi”den “üreten dijital ekonomi” ye geçişinin sembollerinden biri olabilir.
Çünkü artık mesele nerede olduğumuz değil, nereden bağlandığımız.
Üretimin merkezi, fiziksel adreslerden dijital ağlara taşınırken, bu ağların bir düğümü, neden Bodrum olmasın…