1990’lar ve öncesine baktığımızda “medya”, az sayıdaki kurumun yönettiği ve geniş kitlelerin bu kurumları takip ettiği bir yapıydı. İnternetin hayatımıza girmesiyle birlikte bu düzen ilk kez kırıldı: portallar, web siteleri ve bloglar sayesinde kaynak sayısı arttı, dağıtım kanalları çeşitlendi. 2000’lerle birlikte sosyal medyanın yükselişi, medyayı kurumların elinden alıp insanların eline verdi; her birey kendi “medyasını” ve kitlesini oluşturabilir hale geldi. Bugün geldiğimiz noktada takipçi sayısından bağımsız olarak herkes içerik üretiyor ve kendi mikro kitlesiyle iletişim kuruyor. Son 30 yılın özeti, az sayıdaki kurumdan her bir bireyin medyalaştığı büyük bir dönüşümdür.
Sosyal medya doygunluğu ve hızlanan tüketim
Sosyal medyanın ilk döneminde önce arkadaşlarımızı takip ettik; ardından influencerlar dönemi başladı. Platformların çeşitlenmesiyle birlikte arkadaşlarımızın ve influencerların farklı platformlardaki (Facebook, Instagram, Twitter/X, TikTok vb.) içeriklerini takip etmeye başladık. Yıllar içerisinde gördüğümüz yeni şey sayısı giderek azaldı; arkadaşlarımızın hayatlarını, popüler destinasyonları ve sayısız temayı defalarca gördük. Bu bolluk, “doyum” hissini beraberinde getirdi: tüketim azalmasa da içerikten sıkılma arttı. Algoritmalar ise ilgiyi yüksek tutmak için daha “ilgi filtreli” içerikleri ve kimi zaman hızlı yayılabilen olumsuz haberleri öne çıkarmaya başladı. We Are Social global raporuna göre son iki yılda sosyal medya tüketimi 10 dakika azaldı. Bu bize durumun artık sıkılmanın da ötesine geçtiğini gösteriyor.
Medyanın dijitalleşmesi büyük bir ekonomi yarattı. Markaların iletişimi dijitale ve özellikle sosyal platformlara kaydı. Platformlar (ör. Instagram, TikTok) üretim ve dağıtımın merkezinde olduğu için görünürlük, veri ve gelir paylaşımı gibi mekanizmaları da onlar belirliyor; komisyonlar, doğrulama süreçleri ve kurallar platform mantığına göre şekilleniyor. Toplamda bakıldığında, markalarla içerik üreticileri arasındaki ilişkileri ve reklam akışını tanımlayan güçlü bir platform ekosistemi oluştu.
Yeni aşama: Yapay zekâ üretimli içerikler ve AI influencer’lar
İnsan eliyle üretilen içeriklere yönelik doygunluk arttıkça, ilginin yapay zekâ ile üretilmiş sıra dışı içeriklere kayması kaçınılmaz görünüyor. “Yıldızları gezen bir influencer”, “denizaltını keşfeden bir içerik üreticisi” ya da izlediğimiz filmlerin paralel evren versiyonlarını anlatan hesaplar artık mümkün. Böylece yeniden “yeni”, “farklı” ve “ilgi çekici” deneyimler göreceğimiz bir döneme giriyoruz.
Yapay zekâ influencer’ların devreye girmesi ile birlikte Instagram ve TikTok gibi platformların kendi AI influencer’larını açması, onların platformla entegre çalışması ve reklam/iş birlikleri üzerinden doğrudan gelir yaratmaları çok olası. Yakın zamanda OpenAI’ın video ve görsel üretim modeli Sora 2’yi duyururken, buna eşlik eden Sora App isimli, içeriğin tamamının yapay zekâ ile üretildiği TikTok benzeri bir uygulamayı duyurması bu yönde bir işaret olarak görülebilir. Bugün kimi analizler internetteki içeriklerin —özellikle metin tarafında— önemli bir kısmının (yüzde 50’yi aşan bir pay) yapay zekâ tarafından üretildiğini söylüyor; görsel ve video kabiliyetleri geliştikçe bu pay daha da artacak. AI influencer’lar alt türler halinde yaygınlaştıkça biz de çok daha fazla yapay zekâ içeriğine maruz kalacak, hatta çoğu zaman bilerek bunu tercih edeceğiz.
“Gerçeklik” algısının evrimi
Bu dönüşüm, “gerçeklik” kavramını da yeniden tanımlayacak. Bugün değişimin tam ortasında olduğumuz için hâlâ “gerçek mi?” sorusunu sıkça soruyoruz. Ancak muhtemelen 5–10 yıl sonra yeni nesiller, her şeyin yapay zekâ ile üretilebildiği bir dünyada bizim kadar “gerçeklik denetimi” aramayacak. Nitekim artık bir haber ya da içerikle karşılaştığımızda, bunun bir kurumdan mı yoksa bir kişiden mi geldiği çoğu zaman belirleyici olmuyor. 30 yıl önce ilk refleksimiz “Hangi kurum yayımladı?” sorusuydu; bugün karşımıza çıkan 100 haberin 98’ini belki de kurumlar değil kişiler üretiyor ve biz buna inanıyoruz. Aynı şekilde, önümüzdeki dönemde insanlar gerçeklik sorgusunu da yavaş yavaş arka plana atıp içeriğin ilgisine, faydasına ve deneyimine bakacak.
Özetle medya; kurumsal medyadan bireysel medyaya uzanan yolcuğun yeni rotası sentetik medya olacak. İçerik bolluğunun yarattığı doygunluk, yapay zekânın sunduğu “imkânsız” formatlarla yeniden kırılacak. AI influencer’lar ile otomatik içerik üretimi ve yeni gelir modelleri bu çağın belirleyicileri olacak. Bununla birlikte “gerçeklik” algısı da yer değiştirerek, üreticinin kimliğinden çok içeriğin bize ne kattığına odaklanan bir anlayışa evrilecek. Kısacası, yakında daha fazla influencer göreceğiz; çoğu yapay zekâ olacak ve yapay zekâ, yeni gerçek olarak kabul edilmeye başlayacak.