Yılın ilk yarısı geride kalırken, yatırımcılar dalgalı piyasa koşulları, faiz indirim beklentileri, jeopolitik riskler ve stopaj oranlarındaki değişiklik ile fon stratejilerini yeniden gözden geçirmeye başladı. Getiride yüzde 54,7’lik performansıyla ve aktif büyüklüğü ile geçen yılın yıldızı olan para piyasası fonları, 2025’in ilk yarısında yerini serbest fonlara bıraktı. Serbest fonların yılın ilk altı ayında aktif büyüklüğü 3,7 milyar TL’ye ve net büyümesi 958 milyon TL’ye ulaştı. Kıymetli madenler fonu ise bu dönemde yüzde 38,9 ile en fazla getiriyi sağladı. Kıymetli madenler fonunu sırasıyla serbest fonlar (yüzde 26,2) ve para piyasası fonları (yüzde 25,7) takip etti.
Temmuz ayıyla birlikte piyasalarda faiz indirim beklentileri yükseldi. Deutsche Bank, indirimin Temmuz’da 350 baz puanla başlamasını öngörürken; Morgan Stanley ve Citi ekonomistleri 250 baz puanla faiz indirimlerine başlanmasını bekliyor. Yatırımcı enflasyonda düşüş ve faizde indirim senaryosuna odaklanırken, 8 Temmuz’da açıklanan yatırım fonları ve TL mevduatta stopaj oranının yükseltilmesi kararı, kafalarda soru işareti yarattı. Karara göre, kısa vadeli TL mevduat ve yatırım fonları için stopaj oranı yüzde 15’ten yüzde 17,5’e yükseltildi. Ayrıca 6 aya kadar vadeli hesaplarda stopaj oranı yüzde 17,5’e, 1 yıla kadar vadeli hesaplarda ise yüzde 12’den yüzde 15’e çıkarıldı.
Piyasa uzmanlarına göre bu gelişme, TL bazlı sabit getirili enstrümanlarda vergi sonrası net getiriyi aşağı çekme ihtimaliyle dövize yönelimi yeniden cazip hale getirebilir. Bunun yanı sıra kararın bütçe gelirlerini desteklemeye yönelik bir adım olduğu görüşü de hâkim. Yılın ikinci yarısına yönelik portföy stratejilerinde sabit getirili fonların cazibesinin ise güçlü biçimde devam ettiği görülüyor. Geçen yıla kıyasla portföy tercihlerinde para piyasası fonlarından borçlanma araçlarına doğru bir geçiş eğilimi de dikkat çekiyor. Yine bu dönemde stopaj avantajı nedeniyle arbitraj fonlarının ilgi görmesi bekleniyor.
“İhracatçı sanayi şirketlerine yer veren fonlar iyi performans gösterebilir”
İhracat yapan sanayi şirketlerinin son iki senede güçlü değer kaybı yaşadığına ve zayıf döviz kurları, artan faizler ile yavaşlayan ekonomilerin bunun gerekçeleri olduğuna dikkat çeken Inveo Portföy Fon Yönetim Müdürü Eral Karayazıcı, “2025’in ilk yarısında kur-enflasyon makası kapandı, euro değer kazandı. Faizler ılımlı ölçüde de olsa önümüzdeki 6-12 ayda düşmeye aday. En önemli müşteri sahamız olan Avrupa ekonomisi ise büyümeye dönecek” diyor ve risklere duyarlılığı düşük olan ihracatçı sanayi şirketlerine yer veren fonların önümüzdeki süreçte daha iyi performans gösterebileceğini belirtiyor.
Kısa vadeli borçlanma aracı fonu güvenli liman
Borçlanma aracı fonlarında hangi vadelere yönelim olabileceğine dair görüşlerini paylaşan Eral Karayazıcı, “Vadesi 18 ay sonra dolacak gösterge tahvil faizi yüzde 40 yakınlarında. Şubat 2027’ye kadar olan kesitte TCMB faizi yüzde 30’a kadar düşürür ve bu süre zarfında ortalama aylık faiz oranı yüzde 34 olursa (yıllık bileşik getirisi yüzde 40 olur) kısa vadeli faizlerin tahvil ile getirisi eşit olur. Tahvil yatırımında kazanç için bu yolculukta faizlerde düşüşün en azından yüzde 25’e kadar süreceğini öngörmek gerekiyor. Bu da sanıldığı kadar kolay olmayabilir” ifadelerine yer veriyor ve bu nedenle yakın vadeli (3-6 ay) bono portföyüne sahip borçlanma aracı fonlarının daha güvenli olacağını düşünüyor.
“Hisse ağırlığı yüzde 40’tan aşağı olmamalı”
Faiz indirim döngüsünün doğru zamanda ve doğru koşullarda başlamasının kritik ve güven verici olacağını söyleyen Perform Portföy Fon Yöneticisi Altan Aydın, “Temmuz toplantısında TCMB’nin minimum 250 baz puan faiz indirmesini bekliyorum ki daha yüksek de olabilir. 2025’i yüzde 30 civarında bir enflasyonla bitireceğimiz varsayımıyla; Temmuz, Eylül ve Ekim aylarında toplamda 7-8 puanlık bir indirim mümkün. Bu faiz indirimlerinin şirket bilançolarına yansıması bir-iki çeyrek alacaktır, bu nedenle önce mali sektör (banka, holding, GYO), ardından da döngüsel sektörler, ihracatçı şirketler ön plana çıkacaktır. Bu açıdan ilk aşamada 100-50-30 endeksler ve endeks fonları daha iyi performans gösterebilir. Serbest hisse fonları limitlere takılmaması sebebiyle daha iyi performans gösterebilir. Ayrıca kademeli faiz indirimi sebebiyle arbitraj fonlarının da iyi performans göstermesi muhtemel” değerlendirmesinde bulunuyor. “12 aylık dönemde yüzde 25-30 enflasyon beklentileri, yüzde 30-33 civarında politika faizi beklentisi mevcut, 2026 sonu için daha da düşük” diyen Altan Aydın, yatırımcılara portföy dağılımları için öneride bulunuyor: “Böyle bir ortamda yüzde 35-40 potansiyel barındıran hisseler ve sektörler mevcut, bu nedenle hisse ağırlığının yüzde 40’tan aşağı olmaması gerektiğini düşünüyorum. Borçlanma araçları ve para piyasası fonları için kademeli olarak azaltmak kaydıyla yüzde 30 seçilebilir. Geri kalan oranı döviz olabilir, çünkü muhtemeldir ki bu yılın sonundan itibaren döviz fiyatlamaları biraz daha serbest olacak. Burada gümüş/altın/yurtdışı hisse şeklinde dağıtım yapılabilir.”
“Faiz indirimleri, sabit getirili fonları destekleyecek”
Temmuz’daki PPK toplantısında 250 baz puanlık faiz indiriminin beklendiğini söyleyen Allbatross Portföy Yönetimi Fon Yönetimi Kıdemli Direktörü Berna Seher Özdemir, “Temmuz ayı sonrası Eylül, Ekim ve Aralık toplantılarında da TCMB’nin düşen enflasyona paralel, sabit getirili TL enstrümanlarda beklenen reel getiriyi bozmadan yapabileceği faiz indirimleri, yılın ikinci yarısında da sabit getirili TL varlıkların ve buna dayalı fonların getirisini olumlu yönde etkileyecektir” değerlendirmesini yapıyor. Borsa tarafında ise faiz indirim sürecinin özellikle bankacılık tarafında net faiz marjlarını olumlu etkileyerek katkıda bulunmasının beklendiğini söyleyen Özdemir, “Her ne kadar ikinci çeyrek finansalları anlamında bankalarda olumlu bir görünümden bahsetmek zor olsa da üçüncü çeyrekten itibaren yatırımcılar bankacılık hisselerine yönelecektir. Jeopolitik risklerin azalması ile son bir aylık dönemde CDS primlerindeki belirgin düşüş, TCMB’den düşen enflasyona paralel faiz indirimlerinin devamının beklenmesi borsa için olumlu olsa da küresel ekonomilerde tarifeler sonrası etkilenecek olan ekonomik veriler, risk iştahını şekillendirdiği süreçte yıl sonuna kadar yukarı yönlü hareketleri sınırlayabilir.” diyor. Özdemir, yıl sonuna kadar yüzde 30 borçlanma araçları fonu + yüzde 50 para piyasası veya kısa vadeli serbest fonlar + yüzde 10 değişken fon + yüzde 10 hisse senedi yoğun fonlara yatırım yapmanın uygun olduğunu düşünüyor.
Borsada ağırlık artırma zamanı
Marbaş Menkul Değerler Genel Müdür Yardımcısı Soner Kuru, Borsa İstanbul’da ağırlığı artırmanın zamanı geldiğini ve “beklentiler alınır” hikayesini dikkate alarak, faiz indirim döngüsü öncesi kademeli şekilde girişlerin yapılması gerektiğini değerlendiriyor. Özellikle orta risk profilindeki yatırımcıların kademeli şekilde hisse senedi ağırlıklarını önceliklendirmek suretiyle çeşitlendirmeyi ön planda tutmaları gerektiğine değinen Kuru, “Bu çerçevede yüzde 30 oranında borçlanma araçlarına giriş yapmak gerektiğini, yüzde 50-60 bandında hisse senedi tutulmasını ve yüzde 10-20 bandında emtia/döviz sepeti ürünlerinin aktarımsal olarak kullanılabileceğini değerlendiriyoruz” diyor. Stopaj artışının ana sebebinin tutturulamayan bütçe dengesi olduğunu da belirten Kuru, “Bu alınan aksiyonla birlikte bütçe açığı yüzde 0,2-0,3 oranında azalabilecek. Stopaj artışının etkileşimi riskli varlıklar nezdinde özellikle son dönemde artan döviz serbest fon ilgisinin azalacağını bekleyebiliriz. Bu da TL varlıkları destekleyebilir. Stopaj öncesi alan yatırımcılar bundan etkilenmeyecek” ifadelerini kullanıyor.
Stopaj kararı sonrası arbitraj fonları öne çıkabilir
Rota Portföy Genel Müdür Yardımcısı Kerem Aksoy’a göre, önümüzdeki dönemde Borsa İstanbul nezdinde öne çıkması beklenen sektörel ayrışmalara göre fon seçimi yapmak mantıklı olabilir. Bu bağlamda yatırımcıların her hisse fonu özelinde KAP’a girerek portföy dağılım raporlarını incelemesi ya da yatırım danışmanlığı hizmeti alması öneriliyor. Önümüzdeki süreçte öne çıkması muhtemel sektörlerin bankacılık, sigorta, altyapı ve enerji olacağına dikkat çeken Aksoy, arbitraj fonlarına ayrı bir parantez açıyor: “Son stopaj kararı sonrası unvanında (HSYF) bulunan fonlarda stopaj bulunmuyor. Bu durum, özellikle yüksek hızda işlem yapan, hiçbir şekilde fiyat riski ve direkt pozisyon almayan arbitraj fonlarını ön plana çıkaracak.”
TL faizlerde pozisyon almak isteyen yatırımcıların sabit getirili enstrümanlar havuzunda para piyasası fonları, serbest kısa vadeli fonlar ve borçlanma araçları fonları arasında bir dağılım yapmasının daha uygun olacağını düşünen Aksoy, “Şu an TL verim eğrisine baktığımızda, 2-5-10 yıllık faizlerin sırasıyla 40,21 – 35,97 – 31,65 olduğunu görüyoruz. Getiri eğrisinin kısa tarafında bulunan kısa vadeli borçlanma araçları fonları likidite ve kur konusunda çekincesi olan yatırımcılar için değerlendirilebilir. Diğer taraftan getiri eğrisinin düşüşüne inanan ancak oynaklığı da göze alabilen yatırımcılar için uzun vadeli borçlanma araçları fonları ön plana çıkacaktır.” diyor. Aksoy, Temmuz ayı için dengeli risk profiline sahip yatırımcılara “yüzde 70 para piyasası fonları, yüzde 20 hisse senedi yoğun fonlar ve yüzde 10 altın fonu” şeklinde bir dağılım öneriyor. Bununla birlikte, mevcut konjonktürde varlık dağılımlarını aylık olarak değerlendirmek gerektiğini ve yıl sonuna kadar olan süreçte TL ağırlığının görece yüksek kalabileceğini değerlendiriyor.
Stopaj artışı, döviz ve altına yönelimi tetikleyebilir
Stopaj artış kararına yönelik etkileri de sıralayan Aksoy, “Ana amaç Maliye tarafında gelir yaratmak olabilir. Bu karar sonrası TCMB’den politika faiz indirim beklentisinin 500 baz puandan, 250-350 baz puan bandına gevşeyeceğini düşünüyoruz. Stopaj artışı hamlesi bankaların fonlama maliyetini ve kredi faizini değiştirmediği için bu adımı bir faiz indirimi olarak yorumlamak pek doğru olmayacaktır. Genelde bu tür vergi artışları sistemden para çıkışına ve fiziki döviz/fiziki altına yönelimi tetikleyebilir. Fakat TCMB’nin sıkı duruşu TL varlıklar konusundaki pozitif havaya destek verecektir.” diyor.
“Hisse senedi yoğun serbest fonlar tercih edilebilir”
Sparta Portföy Yönetimi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Özarslan ise stopaj artırma kararından sonra Merkez Bankası’nın faiz indiriminde bir miktar ihtiyatlı davranacağını düşünüyor. Stopajı olmayan varlıklara ilginin önümüzdeki günlerde artmasını bekleyen Özarslan, “Burada hisse senetleri ve hisse senedi yoğun fonlar ilgi çekici olmaya başlayabilir. Hisse senedi yoğun serbest fonlar yatırımcıların tercihi olabilir” diyor. Portföylerde orta risk profilindeki müşteriler için ideal portföyü “yüzde 30 hisse senedi yoğun serbest fon, yüzde 30 para piyasası fonları, yüzde 20 döviz fonu ve yüzde 20 borçlanma araçları fonu” olarak öneriyor.