Temmuz sıcağında şehrin betonu alev almış, klimalar son demlerini harcıyor. Tam da böyle bir günde, İstanbul’daki plazanın 26. katında yöneticiler “kimler ekranda?” diye sayıyor. Aynı saatlerde bir ürün yöneticisi bir ege sahil kasabasında dalga sesleriyle veya en sevdiği mekanın içinde sprint raporunu kapatıyor. KPI aynı, motivasyon bambaşka. İşte bugün tartıştığımız mesele tam da bu: kontrol fetişi mi, deneyim tasarımı mı? Bu ikilem Türkiye’nin kaliteli iş gücünde en büyük kırılmanın da ikilemidir.
Kontrol = Koltuk doluluğu yanılsaması olmamalı
Kariyer.net’in 2025 verisi ortada: yetenek havuzunun yüzde 78’i hibrit ya da tamamen uzaktan modeli istiyor. Fakat büyük holdinglerin refleksi hâlâ “gözümün önünde ol” noktasında. Hatta uzun hafta sonunu baltalamak için Cuma ve Pazartesi’yi ofise sıkıştıran, takvimi çalışandan kıymetli gören bir anlayış var. Tam da bu yüzden “sessiz istifa” kavramı artık sessiz değil, gürültülü: çalışan kamera açıyor, ama zihin çoktan LinkedIn’de gezinti halinde.
Uzaktan‑ofis tartışması ise çoktan tarih oldu; sorunun özü farklı: şirketin çağırdığı yerde yaşanır mı? Mart‑Nisan 2025’te Antalya’daki Nomads in Wonderlands kampüsünde 30 yazılımcı hem kod yazdı hem sörf yaptı; proje teslim süreleri yüzde 18 kısaldı. Bodrum‑İstanbul hattında “iki gün plaza, iki gün sahil, bir gün ev” formülünü deneyen fintech scale‑up e‑NPS’ini +14 puan yükseltti. Teknopark şirketleri kolektif çalışma‑yaşam alanlarıyla sprinti Maslak’ta, fikir kuluçkasını Ayvalık’ta pişiriyor. Kısacası, metrekare değil EX (Çalışan Deneyimi) satılıyor.
Bazıları ise hâlâ VPN log’larından saat sayıyor. Oysa asenkron iş akışı + yapay zekâ tabanlı analitik, hem adil çıktı ölçüyor hem de tükenmişliği daha ilk sinyalde yakalıyor. OKR panosu herkese açık; şeffaflık güveni, güven üretkenliği tetikliyor. Kimin nerede oturduğu değil, hangi değeri ne kadar zamanda ürettiği önemli. Bunun farkına varamayan Türkiye’nin en büyükleri ise büyük bir hüsrana doğru hızla yol alıyorlar, ancak farkında değiller. Duvara çarptıklarında ise çok geç olacak…
2025 yazının kırılma hattı
Demografi Reset’i başlamış durumda, Z‑kuşağının yüzde 60’ı ilk mülakat sorusunu “nerede çalışırım” olarak soruyor. Gayrimenkul baskısı ise bir yandan devam ediyor, İstanbul A‑sınıfı ofis kirası hâlâ 2019’a göre dolar bazında yüzde -12 durumda bu da paranın metrekareye değil, deneyime döndüğünü gösteriyor. Teknoloji eşiği ise çoktan aşıldı, yapay zekanın getirdiği fırsatlar ve tehditler çalışanları yeni bir arayış ve çıkış yolu bulmaya doğru itiyor. Ofise geliş gerekçesi ise masa değil; topluluk, etkileşim ve ilham alabilmek…
Sonuç olarak; “deneyim mimarı” çağındayız
Türkiye’nin devleri hâlâ kontrol refleksiyle her anlamda oran peşinde koşarken, altın yakalı tabir edebileceğimiz şirketin en yetenekli insan kaynakları, bavulunu kapının önüne koydu bile. Yaz güneşinde plazada çalışmak verimi uçuruyorsa, klima uğultusuna mahkûm edenler de muhtemelen sonbaharda faturayı ödeyecek. Yarın manşetlerde “işgücü soğuması” nın maliyetini okuduğunuzda şaşırmamalısınız…
Tüm bu süreçleri doğru yönetmek için ise en parlak unvan artık “Direktör” veya “Genel Müdür” değil, Çalışan Deneyimi Mimarı. Tam da bu çerçeveden baktığımızda yazımı okuyan tüm üst düzey yöneticilere samimi tavsiyem, kontrolü bırakın, deneyimi tasarlayın yoksa yetenek iyi hissettiği yeri takip eder, plaza gölgesinde sadece boş koltuklar kalır. Sizler de o boş koltukları saymaya başlarsınız…