 
                    
                OpenAI’ın 1 trilyon dolarlık halka arz haberi piyasalara düştü. Doğal olarak da “teknoloji balonu yeniden mi oluşuyor?” sorusu gündeme geldi. Hatırlarsınız, internetin ilk yıllarında —özellikle 1998-2000 döneminde — yaşanan dotcom balonu, şirket değerlemelerinde yüzde 80-85’lere varan çöküşlerle sonuçlanmıştı. Bugün de benzer bir tablo mu yaşanıyor diye tartışmalar artıyor.
Bu hafta Nvidia’nın 5 trilyon dolarlık piyasa değerini geçmesi de bu söylentileri daha da artırdı. Peki OpenAI’a bakalım; OpenAI’ın şu an çeşitli kaynaklara göre yıllıklandırılmış gelirinin 13 milyar dolar civarında olduğu görülüyor. Fakat bu gelirine karşın harcamaları çok daha fazla ve sürekli zarar yazarak yoluna devam ediyor. Yine de dünyayı değiştirme potansiyeli ve vadettikleri düşünüldüğünde yatırımcılar için bu tablo bir sorun değil.
Asıl mesele şu: OpenAI henüz kârlı değil, ancak büyümesini sürdürebilmek için nakit girdisine ihtiyaç duyuyor. Bu da zaten halka arzın en temel motivasyonunu oluşturuyor. Şirketin bugünkü konumuna baktığımızda — Nvidia’dan Meta’ya, Google’dan Microsoft’a kadar — yapay zekâ çipleri ve altyapısına yatırım yapan tüm devlerin aynı ekosistemde buluştuğunu görüyoruz.
Bu tablo bize şunu söylüyor: Eğer hikâyenin merkezinde “çipler” varsa, Nvidia tarafında bu değerlemelerin balon olduğunu söylemek kolay değil. Ama OpenAI’ın yolu Nvidia kadar berrak değil…
Asıl sınav gelir modeli
OpenAI cephesinde ise durum biraz farklı. Buradaki en kritik konu, AGI (yapay genel zekâ) yolunda ilerlerken gelirlerini ölçekleyebilmek. Bugünkü gelir-çarpan oranına baktığımızda 70–75 bandında bir yapı söz konusu, yani ciddi biçimde “beklenti üzerine kurulmuş” bir değerleme. 2025 içindeki yatırımların 300–500 milyar dolar aralığında olduğunu düşünürsek, 1 trilyon dolarlık halka arz aslında “abartılı” değil, ama yüksek riskli. Yine de bu hikâyenin yönü gelir çeşitliliğinde.
Şu an bireysel kullanıcıya dönük 20 ve 200 dolarlık paketlerden gelir elde ediyor olsa da, asıl potansiyel API tabanlı entegrasyonlarda. Şirketlerin kendi sistemlerine OpenAI altyapısını gömmesiyle birlikte, bu kanalın ileride çok daha büyük bir gelir akışı yaratması bekleniyor. Yani OpenAI’ın önümüzdeki dönemde bireyden çok şirkete odaklanacağını ve entegrasyon gelirleriyle büyüyeceğini öngörebiliriz.
Atlas tarayıcısının devreye alınmasıyla birlikte reklam geliri potansiyeli de konuşulmaya başlandı. Ancak burada klasik “reklam ekonomisi”ne dönüş beklememek gerekir. OpenAI’ın vizyonu bugünün doğrularıyla değil, yarının ekosistemiyle ilgili. Meta ya da Google gibi reklam gelirine bağımlı kalmak yerine, ürün ve entegrasyon gelirleriyle büyüyen bir yapı inşa ediyorlar.
Yeni dönemin ajanları
Bu denklemde bir diğer büyük potansiyel de Agent modeli. Yani şirketlerin kendi iş süreçlerine özel “ajan”- lar kurabilmesi… Bu ajanlar, kullanıcı adına hareket eden ve diğer sistemlerle konuşabilen mini yapay zekâlar olacak. OpenAI’ın “agent ekosistemi” bu nedenle çok kritik. Burada API çok yoğun kullanılıyor ve farklı araçlarla kurulan entegrasyonlar, birçok şirketin gerçek verimlilik kaynağı haline geliyor. Microsoft, Copilot’la bu alanda hızlı davrandı; OpenAI’ın iş dünyasında aynı hızı yakalaması gerekiyor.
Diğer yandan söylentiler, şirketin taşınabilir bir cihaz üzerinde çalıştığını da gösteriyor. Bu cihaz, sesli etkileşimle internet tüketimini yeniden tanımlayabilir. Diğer şirketlerin gözlük denemeleri konfor sorunları nedeniyle istenilen ivmeyi yakalayamamışken, OpenAI’ın “taşınabilir sesli cihaz” yaklaşımı, bu alanda yepyeni bir kullanıcı deneyimi doğurabilir.
Balon mu, dönüşüm mü?
Tüm bu tabloyu merkeze aldığımızda, 1 trilyon dolarlık değerlemeye “balon” demek kolay değil. Çünkü bugünün balonu, geçmişin hikâyesinden farklı. Bu kez şirketler yalnızca hikâye satmıyor; verimlilik, üretkenlik ve hız satıyor. Yani 2000’lerin “internet hayali” yerine, 2025’in “yapay zekâ ekonomisi” var.
Tabii ki siber saldırılar, sistem çöküntüleri, Çin’in agresif atakları, Microsoft Copilot veya Google Gemini gibi rakiplerin hamleleri, OpenAI’ın kaderini belirleyecek. Ancak bu süreçte 1 trilyon dolarlık halka arz, şirket için sadece bir “nakit arayışı” değil; aynı zamanda yapay zekâ çağının finansal model denemesi olacak.
Bundan sonrası biraz yatırımcının vizyonuna kalıyor. Bu halka arzdan ne kadar kazanç elde edilir, ne kadar uzun vadeli bir hikâye oluşur, buralar ayrı bir tartışma konusu olabilir. Ama bugünkü resim bize şunu söylüyor: Yapay zekâ balon değil, dünyanın yeni dönüşümünün tam merkezi…
 
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                             
                            