Yönetim kurulları da tıpkı şirketler gibi eskiden daha statik bir yapıya sahipken günümüz dinamiklerine uyum sağlamak için değişmeye başladı. Bu değişimin temelinde iş dünyasındaki dönüşüm olsa da yatırımcıların ve düzenleyici kurumların da önemli bir itici güç olduğunun altının çizilmesi önem arz ediyor.
Dünyadaki genel trendlere ve iyi uygulamalara baktığımızda, şirketin denetim ve gözetiminden sorumlu en üst organı olarak yönetim kurullarının yeni stratejileri kurgularken oluşan veya oluşabilecek fırsat ve riskleri daha etkin ve proaktif olarak değerlendirebiliyor olması gerektiğine dair beklentilerin yansımalarını görebiliyoruz. Bu kapsamda da bağımsızlık, çeşitlilik, üye sayısı, ortalama üye yaşı, görev süreleri, tecrübe alanları ve performans değerlendirmesi gibi konu başlıkları bir hayli karşımıza çıkıyor.
Yönetim kurulunun bağımsızlığı açısından değerlendirdiğimizde Türkiye’deki halka açık şirketlerin genel olarak SPK’nın zorunlu tuttuğu oranlarda bağımsız üye atadıklarını görüyoruz. Burada etkili faktörlerden biri ABD, İngiltere ve birçok Avrupa ülkesindeki dağınık ortaklık yapılarına ve yüksek halka açıklık oranlarına karşın Türkiye’de yönetim kontrolünün ana ortaklarda olması ve ortalama halka açıklık oranlarının yüzde 25 yüzde 30 civarında olması.
Yönetim kurulunun çeşitliliği perspektifinden bakıldığında ise kadın üye sayısının önceki yıllara göre bir miktar arttığını ancak karşılaştırmalarda geride kaldığını görüyoruz. Heidrick & Struggles’ın Board Monitor 2023 raporundaki verilere göre 2022 yılında yapılan yönetim kurulu atamalarının ABD’de yüzde 40’ı, Avrupa’da yüzde 49’u ve Birleşik Krallık’ta ise yüzde 58’i kadın üyelerden oluşuyor. Kadın yönetim kurulu başkanı rakamları ise gerek Türkiye’de gerekse de diğer pek çok ülkede tek hanede kalmış görünüyor.
Son yıllarda yapılan yönetim kurulu atamalarında en yüksek talep uluslararası tecrübeye olmakla birlikte, dikkat çeken başka bir konu sürdürülebilirlik ve siber güvenlik alanlarında tecrübesi olan üyelerin yönetim kurullarına atanması. Heidrick & Struggles’ın Board Monitor 2023 raporlarındaki verilere göre 2022 yılında yapılan yönetim kurulu atamalarının ABD’de yüzde 25’i, Avrupa’da yüzde 19’u ve Birleşik Krallık’ta yüzde 31’i sürdürülebilirlik komitesi deneyimi olan üyelerden oluşuyor. Bu oranlar siber güvenlik tecrübesi açısından ise ABD’de yüzde 14, Avrupa’da yüzde 5 ve Birleşik Krallık’ta yüzde 3.
Peki yönetim kurulları değişim ve gelişim ihtiyaçlarını neye göre belirliyorlar? Tabi ki dünyadaki gelişmeler, iyi uygulamalardan ve başarı hikayelerinden ilham alınması oldukça doğal. Ancak her şirketin ve yönetim kurulunun da dinamiğinin farklı olduğunu unutmamak gerekir. Dolayısıyla, şirketlerin ihtiyacı olan yapıyı faaliyet gösterdikleri coğrafyalar, sektörler ve ilgili düzenlemeler ve buralarda öngördükleri önemli değişiklikler çerçevesinde inşa etmeleri gerekliliği muhakkak. Bunun için de öncelikle yapısına, yetkinliğine ve işleyişinin etkinliğine ilişkin değerlendirmeleri düzenli olarak yapıyor olmalı. Diğer ülkelerin verileri çok farklılık göstermekle birlikte, BIST 100 endeksinde yer alan şirketlerin açıkladığı kurumsal yönetim uyum raporu verilerine göre, şirketlerin yüzde 33’ü yönetim kurulu performans değerlendirmesi yaparken, sadece yüzde 5’i bu konuda bağımsız uzmanlardan yararlanıyor. Bu, Türkiye için oldukça düşük bir oran olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak, yönetim kurulları, günümüzün dinamik iş ortamında etkin bir şekilde faaliyet gösterebilmek ve sürdürülebilir başarı elde edebilmek için sürekli olarak değişim ve gelişime açık olmalı ve bağımsızlık, çeşitlilik, deneyim ve performans değerlendirmesi gibi faktörleri göz önünde bulundurarak, kendi özel dinamiklerine uygun yapılarını inşa etmeliler. Türkiye’deki şirketlerin bu yönde attıkları adımların artarak devam etmesinin küresel başarı açısından da önemli rol oynayacağını göz ardı etmemek gerekir.