Businessweek
Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine aboneliğiniz boyunca tam erişim sağlayabilirsiniz. Abone Ol

Ekonomi

Profesörün Bile Geçinemediği Ülke...
Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen yazdı;
  • 26 Ocak 2024 11:02
  • Açıl Sezen
Profesörün Bile Geçinemediği Ülke...

Türkiye’nin son 10 yılı, tam bir yaşam deneyimi olarak geçti.


2013’te başlayan, 2015 yazında terör olaylarıyla, sonrasında darbe girişimiyle, arkasından sistem değişikliğiyle, her türlü ekonomik, jeopolitik kriz ve deneysel çalışmalarla dolu bir yaşam deneyimi.


Bu zorlu dönemlerin her birini çeşitli şekillerde atlatmayı başarmış olsak bile yaşanan her acılı deneyim, beraberinde “sükunet”, “barışçıl ortam”, “daha iyi yaşam koşulları” gibi arayışları hızlandırıyor.


Memleketi ne kadar severseniz sevin, bazı zaman memleketin de sizi sevdiğini göstermesi gerekiyor.


Mutluluğun değil mutsuzluğun istisnai olması gerekiyor. Kavga ve şiddeti değil barışçıl tartışmaları yüceltmesi gerekiyor.


Umutsuzların değil, hayalleri gerçek olanların memleketi olması gerekiyor.


Tüm bunlar için, memleketin halkına müreffeh yaşam koşullarını sağlayabilmesi gerekiyor.


Çocuklarına iyi ve geliştirici bir eğitim ortamı sunması gerekiyor. Geçen hafta dergimizde özel okul fiyatları üzerinden dikkatinize sunmuştuk bu tartışmayı.


Bizlerin zamanında devlet okullarında aldığı ilk ve orta öğrenim kalitesini yakalayabilmesi için çocuklarımızı yıllığı 500-600 bin liralık okullarda okutmaya çalışıyoruz.


Çok değil, beş sene önce bu paraya ev alıyorduk.


Çok değil, iki sene önce bu paraya otomobil alıyorduk.


Şimdi sadece 1 yıllık okul ücretine bu parayı veriyoruz.


Çocuklarımızı eğiten öğretmenlerimizin yaşam standardına bakıyoruz; bu bedelin karşılığını göremiyoruz. Öğretmenlerimizin kendilerini geliştirmek adına alabilecekleri eğitimlere ayıracak kaynakları yok.


Sadece geçinmeye çalışıyorlar. Türkiye’deki hemen herkes gibi öğretmenlerin de sadece yaşamaya, günü geçirmeye vakti, zamanı ve imkanı kalıyor.


Aynı şey, Türkiye’nin yüksek öğretim akademik kadroları için de geçerli. Fulya Öktem’in hazırladığı dosya, bu açıdan çok çarpıcı. Memleket, sevgisini pek kimseye göstermediği gibi, akademisyenlerine de göstermiyor.


Yapılan son yılbaşı zammı öncesinde devlet üniversitesinde görev yapan bir profesörün aldığı maaş 48 bin liraydı.


Türk-İş’in açıkladığı 30 Aralık tarihli “Yoksulluk sınırının” 47 bin lira olduğu yerde. Son zamlardan sonra devlet üniversitelerinde profesör maaşı 72 bin lira oldu (Bu arada araştırma görevlisi maaşı, zamla geldiği 47 bin lira ile şu anda yoksulluk sınırında). Özel üniversitelerin bazılarında bunun bir parça dahaüstü ücret bulabiliyorsunuz.


Ama eğer en seçkin birkaç üniversitede hoca değilseniz, sizi refaha yaklaştıracak bir gelire ulaşamıyorsunuz.


İstanbul’da fiyatı ortalama 5,3 milyon liraya ulaşan 120 metrekarelik bir daireyi kaç aylık maaşınızla alabilirsiniz?


İstanbul’da ortalama 17 bin 500 liraya gelmiş kira maliyeti maaşınızın yüzde 35’ine ulaşmışsa, araştırma görevlisi olarak nasıl geçinebilirsiniz?


Ömür boyu okuyor, bilim için çabalıyor, aydınlık için mücadele ediyorsunuz.


Öğrencilere anlatıyor, onları hayata hazırlamaya çalışıyorsunuz.


Aylarca uğraşıp bilimsel makale üretiyor, bilimsel fayda sağlamak için emek veriyorsunuz. Karşılığında alanınızda bilimsel çıktı üretip, öğrencinize kazandıracağınız bilgiyi edinebileceğiniz bir uluslarası konferans ya da sempozyuma katılacak kaynak bulamıyorsunuz.


Ancak proje peşinde koşmak, dekan ya da rektörün insafıyla, size bakışının “objektifliğiyle” kendinize alan açmak zorunda kalıyorsunuz. Akademik ya da siyasal görüşünüz uyuşmuyorsa zaten bu alanı da açamıyorsunuz.


Peki ya sonuç?


Gidebilen arkasını dönüp gidiyor.


Nereye gidiyor?


Kimisi yurtdışı üniversite imkanı arıyor, bulabildiği her fırsatı değerlendirip yurtdışına gitmeye çalışıyor.


Gidemeyen, gelirini artırmak için burada formül üretiyor. Kimisi bilirkişilik yapıyor. Kimisi danışmanlık vermeye çalışıyor.


Kimisi farklı sivil toplum kuruluşları ya da şirketlerde kendine ek gelir üretmeye çabalıyor. Hakça gelire ulaşabilmek adına bilimden uzaklaşıyor, okuldan uzaklaşıyor. O yüzdendir ki, Prof. Dr. Ufuk Akçiğit ve ekibinin yaptığı harika araştırmanın gösterdiği gibi bizde akademik unvan yükseldikçe bilimsel çıktı azalıyor.


Bu gidişat, Türk akademi hayatını içinden çıkılmaz bir uçuruma doğru götürüyor. Mühendislik, bilişim gibi ilgi gören alanlarda okuyan gençlerden, akademide kalmak isteyen bulmanız neredeyse imkansız hale geliyor. Böyle giderse bir süre sonra, birçok teknik alanda ders verecek hoca bulamaz hale gelme riskimiz var.


Çünkü bir jenerasyonu bazı alanlarda akademisyen çıkaramadan geçirme riskimiz oluşuyor.


Hepimiz memleketimizi çok seviyoruz.


İyi olmasını istiyoruz.


Ama bir yandan öğrencisi...


Diğer yanda hocası kaçıyorsa...


Sanki biraz da memleketin bizleri sevmesi gerekiyor...


Dergi Erişimi
Dergi içeriklerini okumak için Bloomberg Businessweek Türkiye dijital dergisine abone olmanız gerekmektedir.Abone değilseniz abonelik satın alarak tüm dergi içeriklerine sınırsız erişim sağlayabilirsiniz
Abone Ol
Kritik Hammaddelerin Jeopolitiği ve Türkiye İçin Yüksek Strateji
Kritik Hammaddelerin Jeopolitiği ve Türkiye İçin Yüksek Strateji
Kıymetli madenlere duyulan ihtiyaç arttıkça teknoloji geliştiricisi ülkeler arasındaki rekabet kızışıyor.
Geleceğe Miras: Suyun Sürdürülebilirliğinin Önemi ve Otomotiv
Geleceğe Miras: Suyun Sürdürülebilirliğinin Önemi ve Otomotiv
Otomobil üreticileri, su tasarrufu sağlayan teknolojileri benimseyerek ekolojik ayak izlerini en aza indirmeye çalışıyor.
İnfografik | Yapay Zeka İstihdamda Devrim mi, Tehdit mi?
İnfografik | Yapay Zeka İstihdamda Devrim mi, Tehdit mi?
Dünyada yapay zekanın ilerleyişi hem heyecan hem de endişe yaratıyor
Dijital Dönüşümdeki Büyük Adım: Merkez Bankası Dijital Parası
Dijital Dönüşümdeki Büyük Adım: Merkez Bankası Dijital Parası
Merkez bankalarının dijital dönüşüme ayak uydurma çalışmaları olan CBDC’ler yavaş ve temkinli adımlarla ilerliyor.
Faizin Zirvesi Enflasyonu Eritir mi?
Faizin Zirvesi Enflasyonu Eritir mi?
Türkiye, tarihinin en yüksek oranlı faiz artırım döngüsünün sonuna geldi. Merkez Bankası politika faizini 36.5 puanlık artışla yüzde 45’e çıkararak yedi aylık faiz artırım döngüsünü tamamladı. Para politikasında atılan adımların makro etkileri, 6 ile 8 ay gecikmeli olarak kendini gösteriyor. Peki artırımlar şu ana kadar piyasa bazlı hangi parametreyi ne kadar etkiledi? İşte regülasyonlarla da desteklenen “artırım döngüsünün” etki bilançosu...
Yeni yıl, Yeni Zuck
Yeni yıl, Yeni Zuck
Meta 20 yaşına giriyor ve kurucusu yapay zekâ ile elde edeceği başarının (m)ehtaverse üzerine yaptığı bahsi dengeleyeceğini umuyor.
Bitcoin Çılgınlığı Geri Döndü, Peki Bu Hikaye Ne Kadar Sağlam?
Bitcoin Çılgınlığı Geri Döndü, Peki Bu Hikaye Ne Kadar Sağlam?
Sam Bankman-Fried’ın tutuklanmasından bu yana kripto yükselişe geçti. Ve tabii, ETF’ler Bitcoin satın almayı her zamankinden daha kolay hale getirdi. Ancak alıcıların dikkat etmesi gereken konu, temel senaryo aynı kalmaya devam ediyor.
Davos’tan Mesaj Var: Ekonomi ve Toplum İçin İtici Bir Güç!
Davos’tan Mesaj Var: Ekonomi ve Toplum İçin İtici Bir Güç!
Yapay zeka, iş dünyası ve ekonomi için sadece bir itici güç değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir geleceğin anahtarı olabilir
Kaplandan Ejderha Olur mu?
Kaplandan Ejderha Olur mu?
Asya’nın yükselen iki devi, Çin ve Hindistan, rekabetleriyle, stratejileriyle, birbirlerine uygulayacakları politikalarda gelecek yılların belki de en çok gündemimizi işgal eden konuları arasında olacak. Çin, şimdilik dünyanın en büyük üretim merkezi olmayı sürdürüyor ancak yaşlanan nüfus ve artan işgücü maliyetleri, Çin'in konumunun tehdit altında olup olmadığı konusunda sorularını sık sık gündeme getiriyor.
Şarj İstasyonlarında “Gerilim” Artıyor
Şarj İstasyonlarında “Gerilim” Artıyor
Elektrikli araçlar tüm dünyada hızla yaygınlık kazanırken yoğun saatlerde yeni oyuncaklarını şarj etmek isteyenleri sert bir rekabet bekliyor. Şarj istasyonu sayıları, elektrikli araçlar kadar hızlı artmazsa gerilim daha da artabilir.
33 bin Doları Olan “Nitelikli”
33 bin Doları Olan “Nitelikli”
Borsada bilgi düzeyi daha düşük olan yeni yatırımcıları korumak için getirilen nitelikli yatırımcı ve uygunluk-yerindelik testleri işlevlerini kaybetmiş görünüyor. Düzenlemelerin çıktığı tarihlerde belirlenen parasal sınırların hiç güncellenmemesi borsadaki yatırımcıların çoğunu “nitelikli” hale getirdi.
2024’ün Kazandıran Fon Teması Ne Olur?
2024’ün Kazandıran Fon Teması Ne Olur?
Getiri arayışı son dönemde yatırımcıları hisse senetlerinden ziyade risk algısına göre farklı alternatifler sunan yatırım fonlarına yönlendirdi. Son bir senede yatırım fonlarında öne çıkan tema hisse senedi olurken bu sene piyasa aktörlerinin beklentisi değişiyor. Yükselen faizlerle sabit getirili varlıklar ön plana çıkıyor. Yıl boyunca fon performanslarında ise belirleyici katalizör yurt içinde ekonomik politikalar, yurt dışında ise Fed olacak gibi görünüyor.
Türkiye’nin Yatırım Fonları Rehberi
Türkiye’nin Yatırım Fonları Rehberi
Fon performansları ışığında fon tercihlerine dair önemli bilgiler
Enflasyonla Mücadelenin Hızı Yetersiz
Enflasyonla Mücadelenin Hızı Yetersiz
Enflasyonla mücadelenin hakkını vermek istiyorsak tüm iktisadi politikalarımızın birbirini tamamlayıcı, zamanlaması doğru ve tutarlı olması gerekiyor
Emeklinin Alım Gücüyle İmtihanı 2008’den Sonra Derinleşti
Emeklinin Alım Gücüyle İmtihanı 2008’den Sonra Derinleşti
SSK ve Bağkur emeklisi zam oranının yüzde 49,25’e çıkarılması ile birlikte memur emeklisiyle aradaki farkı kapattı. Zamla ortalama SSK emekli maaşı 11 bin 800 liraya yükseldi ancak alım gücünü tırpanlayan gelişme 2008’de aylık bağlama oranının yüzde 33’e düşürülmesi oldu. 2008’de asgari ücretin yüzde 40 üzerinde olan ortalama emekli maaşı son zammın ardından yüzde 31 altında kalırken 16 milyon emeklinin yaklaşık 7 milyonu kök aylık sınırı nedeniyle yüzde 33 zam aldı
Yapılandırma mı? Konkordato mu?
Yapılandırma mı? Konkordato mu?
Şirketler ve yöneticiler açısından konkordato ya da finansal yeniden yapılandırma arasında yapılacak tercih zor bir karar içeriyor. Ancak deneyimler, FYY yerine konkordatoyu tercih eden şirketlerin yaşamını sürdürmekte daha çok zorlandığını gösteriyor.