Pek çok coğrafyanın kesişim noktasındaki Türkiye, her bölgesinden farklı lezzetler barındıran bir ülke. Malatya kayısısı ya da Diyarbakır karpuzu gibi doğal lezzetlerin yanı sıra Çorum leblebisi, Mersin cezeryesi ya da Kars kaşarı gibi bölgenin beşeri yeteneklerinin sağladığı lezzetler bunlar. Ancak her bir ürün değişen yaşam koşulları, iklim değişikliği ya da yeterince bilinmediği için kaybolma veya değişme riski ile de karşı karşıya. Tüm bu ürünleri korumanın en doğru yolu ise öne çıkan özellikleri ile o ürünün coğrafi işaret tescilinin yapılması. Türkiye son dönemde bu anlamda çok önemli adımlar attı ve bugün artık 1.700’den fazla ürün coğrafi işareti tescilli şekilde satışa sunuluyor. Ancak iş sadece tescili almakla bitmiyor. Türkiye’de coğrafi işaretli ürünlerin tescillenmesinde hızlı hareket etmeye çalışsa da hem iç hem de dış denetimlerin yeterince yapılmaması ve piyasadaki benzer ürünlerden ayrıştırılmaması üreticiler ve ülke için beklenen katma değerin sağlanmasının önüne geçiyor.
Coğrafi işaretli ürünler o bölgenin ve yörenin adıyla özdeşleşmiş ve benzerlerinden ayırt edici özellikleri tescillenmiş ürünler anlamına geliyor. Bu bazen bölge doğasının bir lütfu oluyor bazen de o bölgenin üretim yeteneklerinden kaynaklanıyor. Örneğin nohut üretimi olmayan Çorum leblebisi ile öne çıkarken havuç yetişmeyen Mersin cezeryesi ile de meşhur olabiliyor.
Bugün artık gastronomi turizminin arttığı ve insanların gittikleri yerlerde karınlarını doyurmanın ötesinde, o coğrafyanın kültürü ile şekillenmiş ürünleri tatmak için çok daha fazla ödeme yapmaya hazır oldukları bir dönem söz konusu. Türkiye bu lezzetlerinin tamamının coğrafi işaret tescilini alıp denetim ve tanıtımlarını gerçekleştirebilirse dünyanın önemli gastronomi rotalarından bir olma özelliğini daha da güçlendirecektir. Avrupa özellikle de İtalya bu konuda oldukça öne çıkıyor. Örneğin İtalya’nın Toskana bölgesinin zeytinyağı, coğrafi ürün tescili ile diğer İtalyan zeytinyağlarından yüzde 20 daha yüksek fiyatlarla alıcı buluyor. Bu gelir artışı üreticiye de ülkeye de önemli bir değer sunuyor.
Benzer şekilde Türkiye’den de pek çok ürün son dönemdeki çalışmalarla coğrafi işaret tescilini alıyor. Ancak aynı sonuçlara ulaşabilmiş değil. Türkiye’de yerel ürünlerin coğrafi işaretlerinin tescil alması için çalışmalarını sürdüren Yöresel Ürünler & Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı YÜciTA Başkanı Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, “Çin’in Pingo şeftalisi 2016 yılında Avrupa Birliği’nden tescili aldı. Tescilden sonra fiyatı 1,5 yuandan 4 yuana çıktı. Bir yıl sonra bizim Malatya kayısımız Avrupa Birliği’nden tescil aldı. O sene fiyatı yüzde 35 düştü. Dünya coğrafi işaretler tarihinde ilk kez böyle bir şey oluyor” diyor.
Oysa coğrafi işaret tescilleri bunun tam tersi amaçlarla alınıyor. Coğrafi işaretleri tescillenmiş ürünler, uzak pazarlara girişi kolaylaştırıyor, turizmi ve gastronomiyi geliştiriyor. İtalya’dan devam etmek gerekirse; coğrafi tescil almış parmesan peyniri ülkeye yılda 3 milyar euroluk katma değer yaratıyor. Bu peynirin değer zincirinde ise tam 50 bin kişi çalışıyor. Fransa’da Roquefort peyniri de benzer bir değer zincirine sahip. Roquefort köyünde üretilen peynir dünyanın en çok bilinen ve en çok taklit edilen peynirdi. Bu nedenle Roquefort Konfederasyonu taklitleri engellemek için dünyanın 50 ülkesinde avukatlar ile çalışıyor.
Türkiye ise bu serüvenin ilk aşaması olan sertifikayı alma kısmı ile ilgili sadece. Tescili aldıktan sonra yapılması gereken denetim ve tanıtımlar çoğunlukla pas geçiliyor. Bu süreçte denetim üç aşamalı olarak gerçekleşiyor. Öz denetim üreticinin ürününü coğrafi işaret belgesindeki kurallara uyarak üretmesi kuşkusuz ilk ve en önemli adım. İç denetim, yani tescil sahibinin gerçekleştirdiği denetim ise bir sonraki adım. Üçüncü olarak da dış denetim. Dış denetim de Avrupa Birliği normlarına göre akredite olmuş, bağımsız, tarafsız, donanımlı özel sertifikasyon kuruluşlarının yaptıkları denetim ürünün kalitesinin korunması kadar dünya çapında tanınmasında da önemli rol oynuyor. Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, “Coğrafi işaretleme sistemi bir binek arabaya benzer. Tescil, kaportadır arabayı darbelere karşı korur. Yönetişim, arabanın direksiyonu ve motorudur. Denetim ise tekerlekler ve fren sistemidir. Şimdi bunlar olursa araba yürür. Tescil o zaman katma değer yaratır. Biz şu anda sadece kaporta üretiyoruz. Şu ana kadar 1.700’ü aşkın kaporta ürettik. Şimdi Türkiye’de bir tane ürün yok, tescilin sonrasında fiyatı artmış, üreticilerin, bölgenin refahı artmış çok fazla ürün yok. Sadece istisnai birkaç örnek var” diyor.
Bu istisnai örneklerden biri de Ayvalık. Türkiye’nin önemli gastronomi duraklarından biri olan Ayvalık, 30 Mayıs – 1 Haziran tarihleri arasında ilk gastronomi festivali “GastroFest”e ev sahipliği yaptı. Ayvalık Belediyesi’nin düzenlediği etkinlikte, bölgenin zengin mutfak kültürü incelendi. Aslında coğrafi tescilli zeytinyağı ile öne çıkan Ayvalık’ta mezeden peynire, otlardan kurabiyeye pek çok lezzet bulunuyor. Ancak bunlardan sadece beş ürün coğrafi işaret tesciline sahip. Diğer yandan bölgedeki coğrafi işaret tesciline sahip ürünler bölge halkı için fark yaratmış durumda. Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, “Ayvalık’ın ilk tescili 2007 tarihinde Ayvalık Zeytinyağı ile alınmış. Ondan sonra Ayvalık uyumuş. Tam 15 yıl uyumuş. 2022’ye kadar. Ayvalık zeytinyağından sonra Ayvalık lor tatlısı, Ayvalık sakızlı kurabiyesi, Ayvalık karadikenli, Ayvalık kelle peyniri. Bu tabii Ayvalık için yetersiz” diyor.
Aslında tüm bu sürecin yönetiminden tescil sahibi sorumlu. Bugün Türkiye’de üreticilerden ziyade tescil sahibi yüzde 85 gibi bir oranla; belediyeler, il özel idareleri ya da odalardan oluşuyor. Bu noktada da denetim ve tanıtım görevi de bu kurumlara düşüyor. Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu, “6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, tescil sahibine tescilden doğan haklarını belirtmiş ama sorumluluklarla ilgili hiçbir şey yok. Dolayısıyla tesciller alınıyor, belgeler alınıyor, duvarlara asılıyor. Esas olan aslında ondan sonra başlıyor. Söz gelimi Ezine Peynirinin tescillerini kim aldı? Ezine Peyniri Üreticilerini ve Mandıracılarını Koruma Geliştirme Tanıtma Derneği. Artık Derneğin bir sürü sorumlulukları var. Nedir bu sorumluluklar? Dernek coğrafi işaretinin, köken adının korunmasından sorumlu. Sonra o ürünü üretenlere, yani süt üreticilerine, peynir üreticilerine teknik hizmet götürecek. Ar-ge çalışmaları yapacak. Dernek, ürünün tanıtımıyla ilgili promosyon yapacak, reklam yapacak. Siz duydunuz mu Ezine peynirinin reklamını ya da Gaziantep baklavasının reklamını? Duymadınız. Ve en önemlisi, Ezine peyniri örneğinden gidersek, dernek peynirin teşkil kurallara göre üretilip üretilmediğinin denetimini yapacak” diyor ve başka bir örnekle devam ediyor: “Denetim coğrafi şartların meşruiyetidir. Denetimsiz bir coğrafi işaret olmaz. Roquefort peynirinde değer zinciri süt üreticileri, peynir üreticileri, mağaralarda olgunlaştıran ustalar ve ticari zincir senede en az 400 denetimden geçer. Ve Roquefort peynirini raftan alan Fransız tüketici bu peyniri gözü kapalı tüketir.”