Amerika’nın keşfi, 1492 yılında İspanyol kâşif Kristof Kolomb tarafından gerçekleştirildi. Kolomb, 1451 yılında İtalya’nın Genova kentinde doğdu. Gençliğinde denizcilikle ilgilenmeye başladı ve birçok gemide çalıştı. 1484 yılında, İspanya Kralı ve Kraliçesi’ne, Hindistan’a giden yeni bir deniz yolu bulmak için bir teklif sundu. Bu teklif, İspanya’nın Asya ile ticaretini genişletmek için bir fırsat olarak görüldü ve Kolomb’un teklifi kabul edildi.
Kolomb, üç gemi ile yola çıktı. Bu gemiler Santa Maria, Nina ve Pinta’ydı. 12 Ekim 1492’de, günümüzde Bahamalar olarak bilinen yere ulaştılar. Kolomb, buraları Hindistan’ın bir parçası sandı ve yerli halka “Hintliler (Indian)” adını verdi. Kolomb, 1492–1502 yılları arasında dört sefer daha yaptı ve Karayip Adaları’nın çoğunu keşfetti. Bu keşif, Avrupalılar ile Amerika kıtasındaki yerli halkların ilk temasını başlattı. Kolomb’un keşfi, Avrupa’da büyük bir heyecan yarattı. Avrupalılar, Amerika kıtasının zenginliklerine sahip olmak için adeta yarıştılar. Bu yarış, kıtanın 16. yüzyıldan itibaren Avrupalılar tarafından kolonileştirilmesine kadar uzanan süreci başlattı.
Küresel otomotiv endüstrisinin kalbi, 20. yüzyılın başında, üç büyük otomobil devi tarafından Detroit’te kuruldu. Devrim niteliğindeki T otomobil montaj hattı, büyük ölçekli otomobil üretiminde yeni bir dönemini başlattı ve otomobilleri ulaşılamaz lüks mallardan milyonlarca eve giren kitlesel tüketim mallarına dönüştürdü. Detroit’teki Model T’nin görkemli günlerinde, dünyada içten yanmalı motorlu araçların bu kadar yoğun bir şekilde seri üretiminin yapıldığı başka bir yer yoktu.
Yeni ticaret politikaları, yeni dünya arayışları
ABD’nin ticaret politikasının neden olduğu çalkantı göz önüne alındığında, otomobil üreticilerinin yeni stratejilere duyduğu ihtiyaç görünür hale geliyor. Otomotiv üreticileri “henüz tepki vermeyen” bir “bekle ve gör” yaklaşımını tercih ediyor. Durum her zamankinden daha belirsiz olduğu için, gelecekteki yatırımları Asya’ya mı, Avrupa’ya mı yoksa Amerika’ya mı odaklanacak, bunu izleyeceğiz.
Dünyadaki dört büyük otomobil şehri, Detroit, Stuttgart, Torino ve Koromo otomot i v endüstrisinin kalbi olmaya devam ediyor. Yeni dönemde bu şehirlerin arasında Shenzen de yerini aldı. Ar-Ge faaliyetleri ile otomotiv sektörünün yapay zekâ, elektrikli araçlar ve ekosistem oluşturma yönünde ilerlemesiyle geleceğe baktığımızda, bu otomobil şehirlerine yenilerinin eklenmesi kaçınılmaz gibi gözüküyor.
ABD’nin yerleşik ticaret uygulamalarından uzaklaşması, dünya otomobil endüstrisinde kalıcı bir etki bırakıyor. Otomobil üreticileri yeni stratejilerle geleceği planlamaya çalışıyor.
Yeni Dünyanın Keşfi: Üretimin Yeni Kıtalarda Coğrafi Çeşitlendirilmesi
“En önemli sonuç, üretimin coğrafi olarak çeşitlendirilmesidir” diye düşünmeye başlayan otomotiv üreticileri, herhangi bir ülkenin ticaret kurallarına daha az bağımlı olmak için üretimlerini daha fazla ülkeye yaymaya odaklanacaklar.
“Sattığın yerde üret” ilkesi, araçların satıldığı pazarlarda üretim yapmak anlamına geliyor. Henüz eğilim tamamen başlamamış olsa da, değer yaratımının giderek daha büyük bir kısmının araçların satıldığı bölgelere kaydığını yavaş yavaş görmeye başlıyoruz.
Otomotiv sektörü için uzun vadeli planlama zamanı
ABD’nin son dönemde hızla gündemine aldığı ticaret ve ekonomi politikalarıyla otomotiv sektörünün yeni stratejiler olmadan başa çıkması zor görünüyor. Son politikalarla karşı karşıya kalındığında sürekli belirsizliğin uzun vadeli planlama yapması ve karmaşık tedarik zincirlerini koordine etmesi gereken üreticiler ve tedarikçiler için yeni bir aşama olacağını söylemek de yanlış olmayacaktır.
Yeni ekosistem, otomotiv sektöründeki belirsizliği, diğer zorluklarla da boğuşan otomobil üreticileri için önemli bir sorun olarak karşımıza çıkarıyor. Uzun vadede yüksek tarifelerden kaçınmak isteyen bazı otomobil üreticileri üretimi ABD ve farklı coğrafyalara taşımayı düşünürken, premium otomobil üreticileri de farklı noktalarda fabrika kurma fikrini araştırabilir ve bunu farklı ortaklıklarla hayata geçirebilirler. Sonuç olarak, fiyatlar artmak zorunda kalacak. Bunun sonucunda dünyadaki talep düşerken, otomotiv üreticilerinin gelirlerinde ve kârlarında düşüş ortaya çıkacak. ABD’nin uyguladığı tarifeler gündemin yalnızca bir parçasını oluşturuyor; ancak bu tek başına bile piyasa çalkantılarını tetiklerken küresel ticaretin temellerini tehdit ediyor.
Coğrafi etki, fırsatlar ve pazarın şekillenmesi: Değişen pazar dinamikleri, ABD, Asya ve Avrupa Gümrük vergileri yerel üretimi teşvik etse de, üreticilerin tedarik zincirlerini yeniden yapılandırmada yaşadıkları aksaklıkları da görebiliyoruz. Örneğin, 2032 yılına kadar 233 milyar dolara ulaşması beklenen ABD elektrikli araç pazarı dikkat çekecek. Çinli üreticiler, ABD pazarına kısıtlı erişimle karşı karşıya kalırken, bu durum onları Avrupa, Türkiye ve Güneydoğu Asya gibi alternatif bölgeleri keşfetmeye zorluyor. Asya’da Hindistan’da, farklı programlarla yerel üretimi artırırken, gümrük vergilerinden kaynaklanan değişimlerden faydalanıyor.
Avrupalı büyük otomobil üreticileri, ABD’ye yaptıkları ihracatlarda daha yüksek gümrük vergileriyle karşı karşıya kalırken, çözüm olarak da Avrupa içinde satış artırma politikaları ile ortaklıklara daha fazla odaklanılmasına yol açacak gibi gözüküyor. Güneydoğu Asya ülkeleri ise üreticilerin bileşen üretimi ve montajı için gümrüksüz bölgeler aramasıyla yatırım çekerken, diğer kıtada Latin Amerika, Kuzey Amerika pazarlarına yakınlığı nedeniyle elektrikli araç bileşen üretimi için potansiyel bir merkez olarak ortaya çıkıyor.
Tedarik zincirinde yeni dönemin yeni stratejileri
Gümrük vergileri, ithal bileşenlerin maliyetlerini artırarak küresel tedarik zincirlerini aksatıyor. Şirketler, riskleri azaltmak için tedarikçilerini çeşitlendiriyor veya üretim tesislerini başka yerlere taşıyor. Elektrikli araç batarya sektörü ise Çin gibi gümrük vergilerinden etkilenen bölgelerden tedarik edilen hammaddelere bağımlılık nedeniyle zorluklarla karşı karşıya kalmaya devam edecek gibi gözüküyor. Yerli üreticiler, gümrük vergileri ithal elektrikli araçların rekabet gücünü azalttıkça geçici bir avantaj elde ediyor, ancak maliyet artışları tüketici talebini azaltırsa zorluklarla karşılaşıyorlar. Geleneksel otomobil üreticileri, ABD’deki yavaş elektrikli araç benimseme oranlarından faydalanıyor, ancak uzun vadeli elektrifikasyon zorluklarıyla başa çıkmak zorundalar.
2024 yılında dünya genelinde mıknatıs endüstrisinin toplam değeri yaklaşık 45 milyar dolardı.
Yıllık yüzde 9,4 büyüme oranıyla, bu pazarın elektrikli araçlara ve yenilenebilir enerjiye olan artan taleple desteklenerek 2034 yılına kadar 114 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Çin’in liderliğindeki Asya-Pasifik şu anda önemli bir pazar payına sahip ve Japonya, Güney Kore ve Hindistan’da da önemli oyuncular ortaya çıkıyor. Süper mıknatıslar, hepsi hızla genişleyen elektrik motorlarının, hidrolik direksiyon sistemlerinin ve rüzgâr türbinlerinin işleyişinde önemli rol oynuyor. Hükümet politikaları giderek daha fazla enerji geçişini ve teknolojik yeniliği desteklediğinden, yüksek performanslı mıknatıslara olan talep artacak.
Çin, mıknatısların yüksek sıcaklıklarda çalışmasına yardımcı olan elementlerin dünyadaki arzının yaklaşık yüzde 90’ını kontrol ediyor. Elektrikli ve hibrit araçlar için kritik bir bileşen olan toprak mıknatısları nadir bulunuyor. Otomotiv endüstrisinde, nadir toprak elementleri elektrikli araç motorlarının yüksek hızda çalışmasını sağlıyor. Nadir toprak mıknatısları, enerji verimlilikleri ve kompakt tasarımları nedeniyle değerli olan elektrikli araçlarda kullanılan elektrikli motorların ayrılmaz bir parçası. Hibrit araçlar, verimli sürüş için bu mıknatısları kullanıyor. İçten yanmalı motorlu araçlarda ise kullanımları öncelikle elektrikli direksiyon ve diğer motorlu sistemlerle sınırlı. Ayrıca, ön cam silecekleri ve farlar gibi parçalar tarafından gerçekleştirilen daha az egzotik, ancak daha az kritik olmayan işlevlerde de kullanılırlar.
Bütün bunların ötesinde, artık otomotiv üreticileri kendi ülkelerinin dışında farklı ülkelerde yeni tesislere yatırım yapıyor. Benzer stratejiler, gümrük vergilerinin etkilerini önlemek için diğer küresel oyuncular tarafından da benimsenecek. Bu bakış açısıyla, kritik hammadde konuları da yeni otomotiv ekosisteminde geliştirilen stratejilerle önümüzdeki 10 yılda bize yeni bir dünya keşfi yaşatacak.