HARVARD ÜNİVERSİTESİ NÖROLOJİ PROFESÖRÜ olan Wim Vanduffel, geçtiğimiz aylarda insan beyninin hangi yönlerden maymun beyninden farklı olduğuna dair çarpıcı bir makale yayınladı. Al Yanaklı Maymun olarak bilinen Rhesus cinsi maymunun denek olduğu çalışmada bir beyin görüntüleme aracı olan fMRI cihazı kullanıldı. Maymunların kan akışı değişimine bağlı olarak beyindeki aktiviteleri inceleyen araştırma sonucuna dair Vanduffel şunları söylüyordu:
“Biz insanlara ve Rhesus Maymunlarına dinlenirken ve televizyon seyrederken fonksiyonel beyin taramaları yaptık. Bu taramalar sonucunda iki beyin modelini özellikle beyindeki ağ örgüsünü karşılaştırma imkânı bulduk. Dinlenirken yapılan ölçümlerde her iki beyin de aktif durumdaydı. Ayrıca farklı beyin bölgelerinde eş zamanlı olarak hareket tespit ettik. Bu durum zaten daha önceden de “Dinlenme Hali” ağ örgüsü olarak biliniyordu. Ancak şaşırtıcı bir şekilde bu hareketlerin maymunlarda ve insanlarda benzer olduğuna tanıklık ettik. Ama bir nokta vardı ki, iki beyin modeli birbirinden ayrılıyordu. Bu nokta ise insanlarda iki; maymunlarda ise sadece bir eşsiz ağ örgüsüne rastlanmış olmasıydı.
Televizyon seyrederken yapılan ölçümlerde ise, korteks (beyin kabuğu) çok büyük miktarda görsel ve işitsel bilgi işledi. Filmler izlenmeye başlandığında insan beyni bu duruma diğer maymun beyinlerinden tamamen farklı bir şekilde tepki gösterdi. Bunun anlamı, insan beyninin yapısının anatomik olarak maymunlardan daha farklı olmasıydı. Bizim eşsiz beyin bölgelerimiz aslında yüksekte korteks tabakasının önünde ve arkasında bulunuyor. Ve muhtemelen, özel idrak yetenekleri bu bölgelerle ilgili olarak gerçekleşiyor. Örneğin insanın eşsiz zekâsı...”
Bu durum gerçekten ilginç. İnsanlar ve büyük insansı maymunlar arasındaki beyinsel gelişimdeki farklılıkları ortaya çıkarmak, modern insanın beyninin ve karmaşık davranışlarının olağanüstü gelişimini anlamamız için bize önemli ipuçları verecek, orası kesin. Bu nedenle böyle araştırmalar literatürde büyük yer tutuyor. Bunların en ilginçlerinden birini günümüz önemli bir kavramı üzerinden anlatacağız. “Direnmek” eylemi üzerinden yapacağız bunu.
Bunu unutma: “Galileo fikirleriyle yaşadığı dönemin belki de en “direnen kişisi”ydi. Galileo 1642 yılında öldüğünde acı ama gerçek Dünya hâlâ Güneş’in etrafında dönmeye devam ediyordu!”
Malumunuz, “direnmek” filli ülkemizde son yıllarda en çok kullanılan fiillerden. Aslında çağlar boyu tüketilen bir fiilden bahsediyoruz. İnsanlar neden direnir? Maymunlara bakıp anlamaya çalışalım mı? Evet, yanlış okumadınız, aynen öyle!
Franciscus Bernardus Maria, Hollandalı bir primatolog ve etolog. “Frans” de Waal’ın Kapuçin Maymunları üstünde bir de yaptığı bir deney var. Deney son derece yaratıcı aslında. Deneyde yan yana kafeslerde tutulan iki maymuna basit bir görev veriyorlar: Kafese bırakılan taşı geri vermek. Bu süreçte ödül olarak önce her ikisine de salatalık veriliyor. Maymunlar hiç şikâyetsiz 25 kez tekrar eden görevi yerine getiriyor. Aslında ödülü (ödeme) kabul ediyorlar. Hemen ardından soldaki maymuna salatalık sağdakine üzüm verilmeye başlıyor.
Maymun, oradaki adaletsizliği fark ediyor ve agresifleşiyor. Bunun üzerine maymun “diren”meye başlıyor. Kendisine sunulan salatalıkları yemiyor ve bakıcıya fırlatıyor. Durmuyor, masayı yumrukluyor. Kafesi sarsıyor. Sonuçta eylem bir işe yaramıyor gibi görünüyor. Salatalıkları kaybettiği için maymun kaybetmiş gibi bile değerlendirilebilir. Hâlbuki durum öyle değil. Bu onun doğasında var ve yaşamını bu onurla sürdürüyor. Aslında bu durum biraz da “prensip meselesi” olarak tanımlanıyor. İnanılmaz gelebilir ama bu kapuçin maymunu prensipleri için direniyor. Frans de Waal deneyin sonucunu şaka yollu da olsa Wall Street protestolarına benzetiyor.
Frans de Waal seri deneylerinden birinde şempanzelere bir seçim yaptırıyor. İki kafeste iki şempanze var. Bu ikisinden bir çeşit pul arasından seçim yapması bekleniyor. Pullardan kırmızı olan seçildiğinde sadece seçen maymuna yemek veriliyor. Birisi şayet yeşil pulu seçerse her iki maymun da yemek yiyebiliyor. Bir anlamda, seçimleri yapan maymun için değişen bir şey yok. O her durumda kazanıyor. Ancak de Waal’ın deneyinin sonucu ilginç. Deney sonucunda yüzde 80 gibi bir oranla maymunlar yeşil pulu seçiyorlar.
Maymunlar son derece empatik. Kendileri yemek yerken diğerlerinin aç kalmasına gönülleri razı olmuyor. Frans de Waal’e bu durum primatlardaki “adaletlilik” (fairness) duygusu ile açıklanabilir. Bir anlamda haksızlığa karşı direnmek canlıların doğasında var.
Gerçekten nörobilim için ufuk açıcı bir konuyu anlattığımızı düşünüyoruz. Sizce?