Araştırmalara göre tüketiciler bir mağazaya girdikten sonra 90 saniye içinde bir ürün hakkında karar verirken veya izlenimlerin yüzde 62 ila yüzde 90’ı renk üzerine oluşuyor. Diğer taraftan da renkli basılan reklamlar siyah beyaz basılan reklamlara göre yüzde 42’ye kadar daha fazla okunuyor. Renkler, insanlarda duyguları kelimelerden veya resimlerden daha ince bir şekilde uyandırırken, bu da onları ticari pazarlamanın önemli bir parçası haline getiriyor. Renk, tüketicilerin herhangi bir metin veya görseli işlemeden önce fark edeceği ilk şey olduğundan ambalaj ve reklamın en önemli unsurudur.
Ürün tasarlarken renkleri birleştirmek, aynı rengin çok fazla kullanılması tüketiciyi uzaklaştırırken, araştırmalar tüketicilerin yüzde 52’sinin üründe renk estetiğini beğenmediği takdirde o ürünü satın alma davranışından uzaklaştığını gösteriyor.
Mağazalarda ve afişlerde, bir satışı belirtmek için kırmızı renk ağırlıklı kullanılır. Tüketiciler davranış olarak kırmızıyı gördüğümüzde daha hızlı harekete geçer. Araştırmalar, kırmızı görmenin kalp atış hızımızı artırdığını, bunun da kan basıncınızı ve metabolizmanızı yükselttiğini göstermiştir. Yeşil renkler bizi doğaya bağlar ve rahatlatıcı duygular uyandırır. Lüks markaların logolarında ve mağazalarında bu renkleri kullanmasına neden olur.
Dünyada artık çoğu otomobil üreticisi, renklerin hemen hemen her tonunu kapsayan geniş bir renk yelpazesi sunmaya çalışıyor. Bununla birlikte, şu anda otomotiv üreticileri tarafından sunulan renklerin arttığı bir dönemde, bir arabanın rengi yüzeysel bir seçimden daha fazlasıdır; kişiliğin, kültürel etkilerin ve toplumsal eğilimlerin bir yansıması olduğunu söylemek yanlış olmaz. İster kırmızının tutkusu, ister mavinin güvenilirliği, ister siyahın gelişmişliği olsun, her renk bir hikaye anlatır ve genel otomotiv deneyimini şekillendirir.
Otomotivde yapılan pahalı satın alma eylemi, tüketici tarafından statü ve kendini ifade etme anlamına geliyor. Son 75 yılda otomobilin türü, üstünün açılır kapanır olması, spor veya ticari araç olması ya da markası dışında, bireylerin satın alma davranışını etkileyen en önemli faktör otomobilin rengi oldu.
Otomobilin emekleme döneminde, yani 1890’lardan 1900’lerin başına kadar, otomobil üreticileri için renk önemli bir konu da değildi. Otomobil ilk gelişim aşamalarındaydı ve bir otomobile sahip olmanın yeniliği, bir araba almaya gücü yeten tüketici için yeterliydi, ayırt ediciydi. İlk arabalar boyasızdı; boyalıysa genellikle koyu gri veya en ucuzu olduğu için öncelikle siyahtı.
Otomobiller, 1910’da çoğunlukla koyu tonlarda olmak üzere kırmızı, yeşil, gri ve siyah gibi birkaç renk seçeneğiyle sunulurken, otomobilin rengi ortalama tüketici için pek bir önem taşımıyordu.
1908’den sonra üretilen otomobiller daha koyu tonlarda 4-5 çeşit farklı renge boyanırken, 1920’ler kişisel zevki yansıtan ilk renk kullanımına tanık oldu. Otomobillerin yollarda sıkça görülmesiyle birlikte üreticilerin, farklı renklerin de bulunduğu rekabetçi ve uygun fiyatlı otomobilleri piyasaya sürmeye başlamasıyla tüketiciler ilk kez arabalarını kişiselleştirme imkanına kavuştu. 1930’lar ve 1940’lar otomotiv tarzında çarpıcı bir değişime ve buna eşlik eden renklerin genişlemesine tanık olurken, Büyük Buhran’ın etkileri ile renklerin bolluğu biraz azaldı.
1940’ların ortalarında İkinci Dünya Savaşı ile yavaşlayan üretim, 1950’lerde, bol miktarda kromun yanı sıra mavi, kırmızı, yeşil ve altınla beraber beyaz ve siyahın birçok tonunda parlak renkler içermeye başladı. O dönemde iki tonlu boyama ile arabanın gövdesi ve tavanı farklı, alt tarafın bir kısmı gövdenin diğer kısmından farklı bir renge boyanıyordu. Modanın etkileri araba renklerinde de önemli rol oyarken, üreticiler, farklı akımlarla bir arabanın renklerini eşleştirme konusunda ilham aldılar ve 1950’lerdeki reklamlar genellikle bu otomotiv modası bağlantısına dayanmaya başladı.
1960’lar performansa olan ilginin artmasıyla güçlü araba çağına sahne oldu. Her otomobil üreticisi, mümkün olan en güçlü motorlara sahip otomobiller üretmeye çalıştı. 1980’li yıllar ise renk konusunda daha geleneksel bir yaklaşımın yükselişe geçtiği yıllardı; dönemin en çok tercih edilen renkleri siyah ve parlak kırmızıydı.
21. yüzyılda, en çok tercih edilen renk gümüştü. Bu tercihi etkileyen neden ise teknolojiye olan ilginin artmasıyla açıklanabilir. Ayrıca mavimsi tonlara sahip kırmızı renklerin yanı sıra metalik inci beyazına ve metalik siyah renklere de ilgi arttı. Geçmişte otomobillerde tek renk olan siyah, günümüzde özellikle de lüks modeller için en popüler 3. Renkten biri haline geldi.