Bu sefer genel ya da yerel seçimlerden, siyasetten söz etmiyorum. Zira önce genel sonra yerel seçimleri yaptık. Önce halk seçti. Sonra seçilenler kendi seçimlerini yapmaya başladılar.
En kritik seçim, genel seçimler sonrasında önceki ekonomi politikasına devam mı, tamam mı idi. Tamam denildi, yeni ve bilindik politikaya geçildi. Bu kez tercih sırası kamuoyuna geldi. Eski politikaların yarattığı güven tahribatı nedeniyle döviz mi, TL mi? Yatırımcılar yerel seçim öncesi doları tercih etti. İktidar, beklentilerini karşılamayan yerel seçim sonucuna rağmen ekonomi yönetiminin yaklaşımına onay verdi, devam dedi. Belki de en önemli seçimdi. Yatırımcıların bir bölümü bunu görünce dolardan TL’ye geçti. Ama büyük bir bölümü ikna değil, seçimi dolardan yana devam etti.
Bundan sonrası için ülke olarak önümüzde gerçekten çok çetin seçimler var.
Bir kısmını yaptığımız, bir kısmını yapacağımız bu seçimler, Türkiye’nin gelecek 4-5 yılının nasıl geçeceğini doğrudan belirleyecek.
● Harcamaya devam mı tamam mı? Ülkede son 2,5 yıldır yaşanan yüksek enflasyon ve bundan bağımsız şekilde belirlenen düşük faiz, kamuoyunda herkesi harcamaya itti. Bu alışkanlık sürecek mi, yoksa makroihtiyati politikalar sonuç verecek mi? Hane halkı harcamaya devam edecek mi, etmeyecek mi? Talep enflasyonunun durgunlaşması için yanıtı kritik.
● Maliye politikasında açık örtme devri tamam mı, devam mı? Maliye politikası, son 2,5 yıldır para politikasının yarattığı yan etkileri, açıkları örtmeye çabaladı. Harcamaların kısılması yönündeki beklentileri gerçekçi bulmuyorum. Çünkü harcamaların önemli bir bölümü kamunun hem personel hem emekli hem sosyal destekler nedeniyle genişlemesinden kaynaklanıyor ve yapışkan. Ama gelir artıracak önlem alınacak mı, alınmayacak mı? Bütçe genişleyici kalacak mı, kalmayacak mı?
● Sıkılaşma tamam mı, devam mı? Parasal sıkılaşma, ticari kredileri yüzde 70’lerin üzerine taşır, istihdam daralma riski oluştururken sıkılaşma döngüsüne tamam mı yoksa enflasyonu düşürene kadar devam mı? Şirketler dönemsel sıkılaşmalarda mı daha çok hırpalanır, yoksa enflasyonun uzun süre düşmediği yerde iş yapmaya çalışarak mı? Hala istediğimiz yere gelmiyorsa, enflasyonu düşürmek için daha fazla sıkılaşma önlemine tamam mı, devam mı?
● Üretmeye devam mı, tamam mı? O kadar uzun yıllardır o kadar kriz üretmeye mazhar olduk ki, sanayicimiz yorgun. Kendini sürekli değişen kurallara adapte etmeye, öngörülemezlik içinde savrulmaya, jeopolitik gerginlikler ya da yön değiştirmeler nedeniyle sürekli hacıyatmazı oynamaya devam etmek istemiyor. Yılların sanayicilerini bile artık bu çabaya değip değmediğini sorgularken görüyoruz. Satıp çıkmak mı? Kapatıp bırakmak mı? Kapatıp farklı bir ülkede açmak mı? Zor tercihler.
● Bu büyüklükte kalmaya devam mı, tamam mı? Bazı şirketler açısından son 2,5 yıl kendini ucuza fonlayıp sermaye tamponu yaratma imkânı oldu. Bazıları için ise olmadı. Yükselen kredi maliyetlerinin yarattığı zorluklar nedeniyle bazı şirketler konsolide olacak. Bazıları birleşme imkânı, bazıları ise satma fırsatı arayacak. Kaynağı ve finansmana erişimi olanlar açısından seçim bu. Mevcut büyüklükte kalmak mı, bu dönemi büyümek için fırsata çevirebilecek ortama dönüştürmek mi? Hangi fiyat doğru? Ya tam büyüme aşamasındayken kurallar ya da konjonktür değişirse? Riski almak için iyi zaman mı? Zor zeçimler.
● Asgari ücret zamlarına devam mı tamam mı? Bir yanda enflasyon nedeniyle savrulan ve zorlanan orta ve dar gelirliler, diğer tarafta her asgari ücret zammından sonra yükselen fiyatlarla şaşan enflasyon hesabı. Yılbaşından bu yana 15 puana ulaşan ve yıl ortasında muhtemelen yüzde 25’lerde olacak bir enflasyonun telafisini yapmak mı? Yoksa “acı reçete”yi bunları göze alarak uygulamak mı? Yılsonu Merkez Bankası yüzde 36, ekonomistler yüzde 40-45 arası enflasyon beklerken, çalışanlara gelirlerinin alım gücünün üçte birini kaybetmeye ikna etmek kolay olmayacak. Ayrıca enflasyon farkı alan kamu çalışanları ve sendikalı işçiler ile bu imkânı bulamayanlar arasında yepyeni bir makas daha açılacak. Zor tercihler.
● Emekli maaşlarına düzeltme var mı yok mu? Emekliler kuşkusuz ki seçimin en büyük belirleyicilerinden biri oldu. EYT ile birlikte 16 milyona ulaşan emekli sayısı, düşük maaş alan emeklilere düzeltme yapılmasının önündeki en büyük engellerden biri olmuştu. En düşük emekli maaşı olan 10 bin lira ile yaşamak imkânı neredeyse kalmamışken, bu maaşlara enflasyon haricinde düzeltme yapılacak mı, yapılmayacak mı? Çalışanın durumu da zor, ancak kendine ek gelir üretme imkânı var. Bu imkânını yitirmiş milyonlarca emekli için hayat koşullarını toparlayacak bir zammı vermek mi? Yoksa tüm bu saydığımız harcamalar yapıldığında ortaya çıkacak çok yüksek parasal maliyeti monetize ederek enflasyonu hiperenflasyon boyutuna taşıma riskini almak mı?
Ne tarafından bakarsak bakalım, herkesin Nasreddin Hoca gibi kendi açısından haklı göründüğü bir ortam.
Sorular kısa vadeli ama vereceğimiz yanıtların etkileri uzun süre bizlerle olacak.
Seçimler zor, kararlar zor, kararların etkileriyle yaşamak daha zor...
Keşke sarı öküzü (enflasyonu) hiç vermeyip, bu sorulara hiç muhatap olmasaydık.